Bilim kurguya bir şans verin
Özellikle Türkiye’de sinemaseverlerin nispeten daha az ilgi gösterdikleri film türlerinin başında maalesef bilim kurgu var. Her yıl milyar doları bulan bütçelerle Hollywood’un öncülük ettiği bu türe ülkemizde ilginin az olmasının kültürel nedenlerden kaynaklandığı dile getiriliyor. Hayal kurmak, görüneni farklı bakış açılarıyla yorumlamak, soru sormak toplumsal zihin alışkanlıklarımız içerisinde yeterince yer bulmuyor. Elbette her vizyona giren bilim kurgu filmi türünün misyonunu devam ettiremiyor. İşte bu nedenle sizlere hikâyeleri ve anlatımlarıyla fark yaratan birkaç bilim kurgu eserini yeniden hatırlatmak istedik.
MESAJ / CONTACT
Mesaj, bir kere izledikten sonra tekrar izleme hissi uyandıran filmlerden. Bilimin tüm insanlar tarafından anlaşılması için ömrünü adayan, ABD’li gökbilimci ve astrobiyolog Carl Sagan’ın aynı adlı romanından uyarlanan film, uzaylı kavramına bakışımızı sorguluyor. “Evrende yalnızsak, bu çok büyük bir yer kaybıdır” gibi unutulmaz bir diyaloğu barındıran filmde, Jodie Foster’ın mükemmel oyunculuğu yine mükemmel bir görsel anlatımla buluşuyor. Filmde uzaylılardan gelen bir mesajı çözmeye çalışan Foster, inşa edilen araçla hayatının yolculuğuna bizleri de ortak ediyor. Bu filmi izledikten sonra bulduğunuz ilk fırsatta Carl Sagan’ın “Cosmos” belgeselini de izlemenizi öneriyoruz. Filme geri dönersek; Astronom Dr. Arroway, Bir gece Vega yıldızından gelen bir sinyal keşfeder. Arroway’in bu keşfi bütün Amerika’yı ayağa kaldıracaktır. İşin daha da tuhaf olan tarafı, Vega yıldızından gelen bu sinyaller birleştirildiğinde bir teknolojik aracın yapım planı ortaya çıkıyor.
AVATAR
Yönetmen James Cameron’un filmi çekmeye başlamasından 14 yıl önce tasarladığı ama dönemin teknolojisini yetersiz bularak ertelediği Avatar, 2009 yılında vizyona girdiğinde dünya çapında büyük ses getirdi. Özel bir kamera sistemiyle çekilen ve bizleri 3D kavramıyla tanıştıran Avatar, görselliğiyle izleyiciyi büyülerken konusuyla da insanlığı bambaşka bir gezegene taşıyor. Bu gezegenin sahipleri doğayla bütünleşmiş bir şekilde yaşıyor ancak insan ırkının yer altı kaynaklarına göz dikmesiyle çetin bir mücadele başlıyor. Filmin hikâyesi politik ve felsefi bir altyapıda ilerlemesine rağmen Hollwood klişelerini de barındırıyor. İnsanoğlunun doğaya karşı kendini üstün görmesi çok yabancı olmadığımız bir konu. Cameron filminde bu konuyu inanılmaz bir görsel zenginlikte anlatıyor. Film, üç saat sonunda zihinlerde sorular yaratmayı başarıyor. Üstelik her izleyişte gözden kaçırdığınız yeni bir şeyin farkına varabiliyorsunuz.
MAYMUNLAR CEHENNEMİ / PLANET OF THE APES
İlk versiyonu 1968 yılında Pierre Boulle’un romanından yönetmen Franklin J. Schaffner tarafından uyarlanan Maymunlar Cehennemi, uygarlığa bakışınızı değiştirecek cinsten bir yapım. Film büyük ilgi çekince devamı gelen filmlerden. 1968’den 1973 yılına kadar beş seri olarak çekilen filmin yeni serisinin başlangıcı 2001 yılında gerçekleşti ve son olarak Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti 2014 yılında vizyonda büyük başarı yakaladı. Kişisel bir yorum olarak 1968 yılındaki ilk versiyonu diğerlerinden başarılı olsa da işlenen konu ve farklı bakış açısı getirmesi nedeniyle tüm seriye sahip çıkmak gerekiyor. Filmin konusuna gelirsek; bir grup astronotu barındıran uzay gemisi, uzak ve bilinmeyen bir gezegene iniş yapar. Konuşmayı bilmeyen ilkel mağara insanları ve adeta insanla yer değiştirmiş, konuşan, avlanan, karmaşık bir medeniyet geliştirmiş maymunlar vardır burada. Grup dağılır ve Taylor, ilkel insanlardan oluşan bir grupla birlikte insan avcısı maymunlar tarafından esir edilir. Üzerlerinde deney yapılmak üzere maymun kentine getirilen tutsaklar arasında konuşma yetisine sahip ve diğer kurbanlardan farklı davranan Taylor hemen dikkatleri üzerine çeker. Maymunların lideri Dr. Zaius tutucu bir bilim adamıdır ve yerleşik inançlara ters düşüp evrim kuramını altüst edeceğini, toplumun dirliğini bozacağını düşündüğü bu keşfin hasıraltı edilmesini ister. Kısaca Taylor’ın yaşamı tehlikededir. Çıkan bir karmaşada Taylor, birlikte esir tutulduğu ilkel güzel Nova’yı da yanına alarak kaçmayı başarır. Kaçışı ve arayışı onu çok şaşırtıcı cevaplar ve acı bir gerçekle yüz yüze getirecektir.
TRUMAN ŞOV / THE TRUMAN SHOW
Dünyanın en güzel adalarından birinde yaşayan halk, imrenilecek derecede ütopik bir hayat sürmektedir. Bu adada yaşayan insanlar her güne mutlu uyanıp herhangi bir sorunla karşılaşmadan günü sonlandırıyor. Güzel bir eşe ve mutlu bir hayata sahip olan Truman da bu insanlardan biridir ancak öldüğünü zannettiği babasını bir gün caddede görünce kafasında soru işaretleri oluşur. Babasını gördüğüne emindir fakat adam bir anda ortadan kaybolmuştur. İlerleyen günlerde çeşitli gizemli anlar yaşayan Truman bir şeylerin yolunda gitmediğini fark edecek, sahip olduğu hayatın gerçek olup olmadığını anlamaya çalışacaktır.
GELECEĞE DÖNÜŞ SERİSİ /BACK TO THE FUTURE
Başrollerini Michael J. Fox ve Christopher Lloyd’un oynadığı Geleceğe Dönüş serisi, bilim kurgu türünün daha geniş kitlelere yayılmasını sağlayan eserlerden bir diğeri. Filmde, Marty adında 17 yaşında bir çocuk Hill Valley’de ikamet ederken aynı zamanda Dr. Emmett Brown’ın en iyi dostudur. Bir gün doktor Marty’i bir alışveriş merkezinin önüne çağırır ve yapmış olduğu büyük icadı ona gösterir. Bu bir zaman makinasına dönüştürülmüş otomobildir. Arabanın çalışabilmesi için plutoniuma ihtiyaç
duyulduğundan doktor plutoniumu Libyalıları kandırarak ellerinden alır ve arabayı Marty’e tanıtırken Libyalılar doktoru öldürür. Marty geçmişe gidip doktorla konuşup işleri yoluna sokmaya çalışır. Üç seriden oluşan Geleceğe Dönüş’ün birinci serisi 1985, ikinci serisi 1989, üçüncü serisi de 1990’da çekildi. Film o yılların en iyi bilim kurgu filmi ödülünü aldı.
SİNEK / THE FLY
80’ler bilim kurgu sinemasının en ilginç örneklerinden biri olan Sinek filmi, bir bilim adamının icat ettiği ışınlama modülünde yaşadığı talihsizlik sonucu başına gelenleri konu alıyor. Kahramanımız Jeff Goldblum, icadını denerken kapsülün içinde yalnız olmadığını fark edemiyor ve ışınlanma esnasında molekülleri bir sineğinkiyle karışarak diğer tarafa geçiyor. Görsel açıdan rahatsız olabileceğiniz sahneler bulundursa da kesinlikle izlemeye değer bir film.
DÜNYALI / THE MAN FROM EARTH
2007 yapımı Dünyalı filmi, üniversitede tarih profesörü olan John Oldman’ın hikâyesini konu alıyor ama ne hikâye… Oldman, aniden işini bırakmaya karar verince arkadaşları nedenini sorgulamak üzere kendisini ziyaret ediyor. Profesör, başından geçenleri anlatmaya başlayınca sorular soruları doğuruyor ve öğreniyoruz ki, kendisi tam 14 bin yıldır yaşıyor ve asla yaşlanmıyor. Büyük kısmı sorgulatan diyaloglardan oluşan bu filmi izlerken ön yargılarınızı bir kenara bırakmanız gerekiyor.
Yorumlar kapatıldı.