Ford Otosan Büyüme ve Akıllı Hareketlilik İş Alanı Lideri Canalp Gündoğdu: Çevresel ve teknolojik devrimin ön safında yer almayı sürdüreceğiz

Ford Otosan, otomotiv endüstrisinin yaşadığı küresel dönüşümün bir parçası olmakla kalmıyor, aynı zamanda yönlendirici olma konumunu organizasyonunda gerçekleştirdiği stratejik yapılanmalarla geliştiriyor. Bu yapılardan biri olan büyüme ve akıllı hareketlilik iş alanı, Canalp Gündoğdu liderliğinde kritik bir görev üstleniyor. Teknoloji, mobilite ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan yeni büyüme fırsatlarını titizlikle değerlendirerek fikirden gerçeğe dönüştürüyor. dergimizin sorularını yanıtlayan Gündoğdu, “Ford Otosan olarak bu önemli dönüşümü önceden okuyarak stratejilerimizi titizlikle hazırlamıştık, bu doğrultuda vizyoner planlarımızı adım adım hayata geçiriyoruz” değerlendirmesinde bulunuyor.

Eğitim hayatınız ve Ford Otosan’daki kariyeriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Lisans eğitimimi Yıldız Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü’nde tamamladım. University of Brighton’da İşletme ve Girişimcilik Master’ını bitirdikten sonra 2011 Ocak’ta Ford Otosan’da yeni kurulan kamyon iş biriminde göreve başladım. 2011-2016 yılları arasında Ford Trucks’ta çeşitli rollerde çalıştıktan sonra 2016-2018 yılları arasında Genel Müdürlük Ofisinde Teknik Asistanlık Liderliğini yürüttüm. 2019-2020 yıllarında geçici görevlendirmeyle Silikon Vadisi’nde gittim ve Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) Otonom ve Kentsel hareketlilik konusunda projeler gerçekleştirdim. Bu dönemde aynı zamanda Ford Motor Şirketi’nin Palo Alto’daki Mobilite Merkezinde de çalıştım. 2020-2022 yılları arasında Türkiye’ye döndüm ve Akıllı Hareketlilik Yöneticiliği görevine getirildim. 1 Mart 2022 itibarıyla İnovasyon ve Yeni Girişimler Direktörü olarak atandım, çevik dönüşüm sonrası bu fonksiyona Büyüme ve Akıllı Hareketlilik İş Alanı demeye başladık, ben de bu İş Alanının Lideri olarak görev alıyorum. 

Liderliğini üstlendiğiniz Büyüme ve Akıllı Hareketlilik İş Alanının Ford Otosan ekosistemi içerisinde üstlendiği misyonu ve bu doğrultuda gündeminizde yer alan öncelikli konuları anlatır mısınız?

Ford Otosan, Türkiye’nin en başarılı, büyümeye sürekli devam eden şirketlerinden bir tanesi. Böyle bir şirkette ‘büyüme’ konusunda çalışmalar yapmak benim açımdan çok heyecan verici. Hepimizin son yıllarda gözlemlediği ve otomobil üretip satmaktan mobilite hizmetleri sağlamaya dönüşen yolculukta Büyüme ve Akıllı Hareketlilik İş Alanı olarak otonom araçlar, elektrikli araç çözümleri, bağlantılı araçlar, paylaşımlı mobilite çözümleri gibi geleneksel açıdan otomotivin kapsamına girmeyen konularda deneysel metodları da kullanarak şirketimiz içinde öncü rol oynayıp, büyüme fırsatlarının nerede olduğunu anlayacak çalışmalar yapıyoruz. Biraz daha detay vermem gerekirse, iş alanımızda İnovasyon Liderliği, İş Modeli Geliştirme Liderliği, Büyüme ve Ticarileşme Liderliği, Rakun Mobilite AŞ, Driventure, Bağlantılı Araç Liderliği ve Strateji Liderliği olmak üzere toplamda yedi liderlik var. Özetle, Büyüme ve Hareketlilik İş Alanı olarak şirketimizin gelecekteki büyüme fırsatlarını hem araştırıyor, şirketin tamamından ve ekosistemden fikirler topluyor hem de bu fikirleri hayata geçirme konusunda öncü rol üstleniyoruz.

Bağlantılı teknolojiler ve elektrifikasyon otomotiv sektöründe köklü bir dönüşüm sürecini tetikledi. Geldiğimiz noktada yaşanan bu dönüşümün etkilerini hem küresel otomotiv pazarı hem de Ford Otosan özelinde değerlendirir misiniz?

Otomotiv endüstrisi dünya çapında çevresel ve teknolojik bir devrim geçiriyor. Elektrifikasyon ve bağlantılı teknolojilerin yükselişi üretim süreçlerini yeniden şekillendirmekle kalmadı, aynı zamanda tüketici tercihlerini de dönüştürdü. Müşteriler giderek daha fazla çevre dostu ve teknolojik açıdan gelişmiş araçlara yöneliyor, bu da elektrikli araçlara ve akıllı, bağlantılı otomobillere olan talebi artırıyor. Bu aslında bir değişimden daha fazlasını ifade ediyor; sürdürülebilirlik, yenilikçilik ve gelişen müşteri tercihlerinin bir araya gelerek daha çevreci, daha akıllı ve müşteri odaklı bir otomotivin geleceğini şekillendirdiği çok önemli bir anı temsil ediyor. Bu değişim, elektrikli araçların (EV) benimsenmesinde bir artışa yol açtı. Dünyanın önde gelen yirmi pazarının tamamında elektrikli araç satışları 2023’ün üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre %26 arttı. Üstelik Çin pazarındaki büyüme azalmasa bu oran çok daha yüksek olacaktı. 2023 genelinde satılan neredeyse her beş yeni otomobilden birinin elektrikli olacağı tahmin ediliyor.

Bir yandan IoT’nin (Nesnelerin İnterneti) etkin olduğu özellikler ve otonom sürüş yetenekleri gibi bağlantılı teknolojiler, müşteri deneyimini yükseltti. 2030 yılına kadar, küresel olarak satılan yeni araçların yüzde 95’inin bağlantılı olacağı ve bunların yüzde 12’sinin üçüncü veya dördüncü seviye otonom sürüş özellikleriyle donatılacağı tahmin ediliyor.3 Bu yaygın bağlanabilirlik sadece araç güvenliğini artırmakla kalmıyor; aynı zamanda gerçek zamanlı izleme yoluyla gelişmiş navigasyon ve akıllı trafik yönetimi, kişiselleştirilmiş araç içi deneyimler, proaktif bakım için uzaktan teşhis sağlıyor. Otomobil üreticileri açısından, ürün ve hizmetlerin geliştirmesinde veriye dayalı iç görüler sunuyor. Esasen tüm bu süreç; kısa bir süre içinde geleneksel otomobil tanımını terk edeceğimiz bir noktaya evriliyor. Bu dönüştürücü yolculuk, otomotiv şirketlerinin teknoloji odaklı yaklaşımları benimsemesini gerektiriyor. Ford Otosan’da biz, bu önemli dönüşümü önceden okuyarak stratejilerimizi titizlikle hazırlamıştık, bu doğrultuda vizyoner planlarımızı adım adım hayata geçiriyoruz. Ford Otosan olarak tüm bu değişimleri tüketicilerimize yansıtma konusunda anahtar bir rol üstlenecek şekilde planlarımızı yapıyoruz. Türkiye otomotiv sektörünün öncü gücü ve teknoloji lideri olarak, otomotiv endüstrisinin elektrikli, bağlantılı ve otonom araçlara dönüşümünde de öncü bir rol üstleniyoruz. Sadece üretim tesislerimizi dönüştürmekle kalmıyor, aynı zamanda Yeşil Anlaşma gibi girişimler tarafından belirlenen emisyon standartlarına hazırlanıyor ve yeni araç teknolojilerimizi daha yeşil bir yarının talepleriyle uyumlu hale getiriyoruz.

E-mobilite, sürdürülebilirlik, paylaşım ekonomisi gibi birbirini destekleyen kavramlar birçok yeni iş modelini ve yatırım fırsatını da beraberinde getiriyor. Ford Otosan, bu dinamik ortamda stratejisini nasıl belirliyor? Bugüne kadar ilgili başlıklarda hayata geçen uygulamaları ve elde edilen sonuçları aktarır mısınız?

Böylesi dinamik bir ortamda stratejimiz yenilikçilik, uyarlanabilirlik ve iş birliği etrafında dönüyor. Gelişen teknolojilerin ön saflarında yer almak hedefiyle taahhüdümüz, birbiriyle bağlantılı bu kavramlarla uyumlu çevik iş modelleri yaratarak yeni fırsatları değerlendirmek ve daha sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunmak. Akıllı hareket yatırımlarının sürdürülebilirliğini sağlayarak girişim ekosistemini hem Türkiye’de hem de dünyada takip etmek, fırsatları ve yeni teknolojileri anlamak, yeni iş modelleri ve iş birliklerini hayata geçirmek hedefiyle 2019 yılında Türkiye otomotiv ana sanayinin ilk ve tek kurumsal girişim sermayesi şirketi Driventure’ı kurduk. Driventure’ın amacı, mobilite dünyasının geleceğini şekillendirecek inovatif fikir ve teknolojilerden ilham alan girişimleri bulup büyütmek. Driventure’da yatırım ve iş birliği noktasında otonom araçlar, bağlı araçlar, otomotivde müşteri deneyimi, akıllı hareketlilik, endüstri 4.0, elektrikli araçlar ve sürdürülebilirlik dikeylerinde faaliyet gösteren, tohum veya erken aşama seviyesinde olan, Ford Otosan için stratejik katma değer yaratabilecek, yenilikçi ve teknoloji tabanlı girişimlere öncelik veriyoruz. Driventure’da 2022 yılında toplam 571 startup ile temas ettik ve 16 startup ile iş birliği kurduk.

Örneğin Driventure ile elektrikli araç sürücülerini ve şarj istasyonlarını finansal teknolojilerle bir araya getiren akıllı mobilite çözümü platformu Bluedot’a 2021 ve 2022’de yatırım kararı aldık. Sürücüler bu platform sayesinde araçlarını şarj ettikleri süre boyunca yakınlarındaki restoran, kafe, spor merkezleri gibi pek çok olanaktan Bluedot kullanıcılarına özel indirimlerle faydalanabiliyor. Bluedot, Ford Otosan’ın elektrikli araç müşterileri için akıllı bir mobilite çözümü olarak stratejik fırsatlar sunuyor. Yatırım gerçekleştirdiğimiz bir diğer firma, teslimat teknolojisi girişimi Delivers.AI. Firma, çeşitli ürünlerin otonom olarak son kullanıcıya teslim edilmesini sağlayacak robotların geliştirilmesini ve üretilmesini sağlıyor. Delivers.AI ile gelecekteki müşterilerimize son nokta teslimatı hizmeti de sağlayarak multimodel ulaşım seçeneği sunmayı hedefliyoruz. Yine 2022’de desteklediğimiz Deepenai ise, otonom araçlar için bilgisayar görüsü eğitimini hızlandırmaya yönelik çok sensörlü veri etiketleme araç ve hizmetlerinin yanı sıra Ford Otosan tarafından da aktif olarak kullanılan kalibrasyon araçlarını sunuyor. 

Bizim de yıllardır sayfalarımızda yer verdiğimiz yapay zekâ teknolojisi artık gündelik yaşamın bile parçası haline geldi. Konuyu yine Ford Otosan odağında değerlendirdiğimizde yapay zekânın süreçlere adaptasyonuyla ilgili çalışmaları paylaşır mısınız? Burada ne tür avantajlar ve fırsatlar öngörüyorsunuz?

Kuşkusuz otomotiv üretimi alanında yapay zekâ teknolojisi, tüm endüstri manzarasını yeniden şekillendirerek dönüştürücü bir çağ başlattı. Yapay zekânın bizi, mobilitenin sadece araçlardan ibaret olmadığı, birbirine bağlı, akıllı bir ekosistem olduğu bir geleceğe doğru ittiğini söyleyebiliriz. Yapay zekânın otomotiv endüstrisine entegrasyonu sadece mevcut süreçleri ve hizmetleri iyileştirmekle kalmıyor, aynı zamanda tamamen yeni yollara kapı açarak mobilitenin akıllı, sürdürülebilir ve herkes için erişilebilir olduğu bir geleceği şekillendiriyor. Bu entegrasyonun ilk etapta sağladığı en önemli avantaj; güvenliği ve operasyonel verimli liği artırması, araç tasarımlarını optimize etmesi ve kişiselleştirilmiş kullanıcı deneyimleri sunması. Potansiyel fırsatı ise verimli yolculuk paylaşımı ve isteğe bağlı hareketlilik sağlayarak trafik sıkışıklığını azaltması, yani sürdürülebilirliği teşvik etmesi yönünde. Günümüz şartlarında dijitalleşme, bağlantılı araçlar, yapay zekâ gibi teknolojileri ele aldığımızda verinin en değerli varlık olduğu, rakiplerimizle aramızda ciddi bir rekabet sağladığı bir ortamdayız. Biz de Ford Otosan’da verilerden elde ettiğimiz iç görüler sayesinde iş kararlarımızı yapay zekâ ve makine öğrenmesi teknolojileriyle güçlendirdiğimiz bir dönüşüm yolculuğundayız. Yapay zekâ algoritmaları, gerçek zamanlı verilerden değer elde etmemizi sağlayarak gerek ürün geliştirmede gerekse operasyonel açıdan hızlı ve doğru kararlar almamıza olanak tanıyor. 

Enerji yoğun endüstriler için en uygun verimlilik önlemlerini destekleyen ve AB tarafından finanse edilen bir Horizon projemiz var: FLEXIndustries. Enerji maliyetleri ve malzeme kullanılabilirliği gibi temel kararlara ilişkin yararlı bilgileri tahmin etmek için yapay zekâ algoritmaları geliştiriyoruz. Bir diğer projemiz olan AITOC (Artificial Intelligence Tool Chain for Manufacturing- Üretim için Yapay Zekâ Araç Zinciri) ile hedefimiz, imalat mühendisliği alanında yapay zekâ destekli yazılımlardan oluşan entegre bir araç zinciri oluşturmak. Bu bütünsel zincir, karar verme sürecini en başından itibaren güçlendirecek. Koç Dijital ile iş birliği içinde, elektrik motorları için yapay zekânın gücünden yararlanan bir Kestirimci Bakım çözümü uyguladık. İzlenen makinelerdeki gizli sorunları tespit ederek, üretim arızalarını 6-8 saate kadar, hatta bazen günler öncesinden tahmin edebiliyoruz. Makine öğrenimi algoritmaları tarafından yönlendirilen tedarik zinciri planlamamızdaki otomasyon, bir sonraki ay için bayi satışlarını tahmin etmemizi sağlıyor. Sipariş edilen ve gerçekleşen satışlar arasındaki farkı en aza indirerek, hızlı ve kişiselleştirilmiş çözüm taleplerini karşılıyoruz. Yapay zekâ destekli stratejiler kullanarak, müşteri ihtiyaçlarını tahmin etmek için verilerden yararlanıyor, beklentileri aşan hassas iletişim, ürün ve hizmetler sağlıyoruz.

Değişimin muazzam hız kazandığı bir ortamda uzun soluklu bir başarı ortaya koymanın elbette kendine has zorlukları vardır. Bir yönetici olarak bu zorlukların üstesinden nasıl geliyorsunuz? İş konusundaki hassasiyetlerinizi paylaşır mısınız?

Günümüzde en önemli başarı kriterlerinden biri sürekli işimizi, paydaşlarımızı ve hatta kendimizi yenileme ihtiyacı oldu. Bu bağlamda şirketler ve şahıslar olarak daha çevik olmamız gerekiyor. Biz Ford Otosan’da son iki yılda şirket çapında çevikleşme (Agile) sürecine başladık. Büyüme&Akıllı Hareketlilik İş Alanı olarak biz son bir yıldır bu yöntemle çalışıyoruz. Özellikle çok paydaşın olduğu, net olmayan hedeflerin/görevlerin olduğu projelerde şeffaflığı artırdık ve tüm paydaşların takip edebileceği, hedef tarihlerinin ve sorumlularının olduğu dijital ekranlar oluşturduk. Teknolojiyi kullanmak çok önemli, bununla birlikte bu teknolojiler yine bizler, yani insanlar tarafından yönetiliyor ve kullanılıyor. Bu sebeple teknolojiyi en mükemmel şekilde kullanırken, insani dokunuşları da hiç kaybetmememiz gerekiyor.

Bununla birlikte, uzun vadeli stratejiyi, başarıyı oluşturmak için bir strateji ekibi kurduk. Bu ekip, dünyada bizim işimizi ilgilendirebilecek, beş yıl ve daha uzun vadede devreye girme ihtimali olan ileri teknoloji trendleri inceliyor, bu trendler için çeşitli senaryolar üretiyor. Oluşturduğumuz senaryolara göre ekip olarak hangi alanlarda hareket etmemiz gerektiğine dair şirket görüşü oluşturuyoruz ve bu alanlarda çalışan girişimlere bugünden yatırımlar yapıyoruz. İş konusundaki hassasiyete gelecek olursak, ben ekibimde psikolojik güvenlik ortamını sağlamaya çok önem veriyorum. Yaptığımız iş, yaratıcılık gerektiren bir iş. Bu iş, yeri geldiğinde deneyip yanıldığımız, kaybettiğimiz durumlar da oluşturabiliyor. Burada önemli olan, her denemeden öğrenmek ve yeni denemelerimizi öğrendiğimiz bilgiler ışığında tekrarlamak, başarana veya başaramayacağımıza en hızlı şekilde emin olana kadar bunu devam ettirmek. Psikolojik güvenlik olmazsa, insanlar ikinci kez denemekten kaçınırsa işte o zaman başarısız oluruz. İstatistiklere baktığımızda, başarılı olmuş her fikir, daha önce defalarca başarısız denemelerden oluşuyor. Burada önemli olan müşterinin ne istediğini en iyi şekilde anlayacak süreçleri oluşturmak ve işimizi buna uygun şekilde güncellemek.