YAKIN PLAN

Görmedikleriniz aslında oradalar

İnsan bedeni, özellikle de beyni, diğer canlılara göre bazı temel avantajlara sahip olsa da, fiziksel ve biyolojik yasalardan muaf değil. Yani her davranışımızın, her kararımızın sonucu, söz konusu yasalara göre şekilleniyor. Tıpkı hız körlüğü gibi…

Bir otomobil yolculuğu esnasında dışa­rıyı seyrediyorsunuz. Her şey ne kadar hızlı, özellikle güzel bir yoldaysanız ne kadar şairane akıyor, değil mi? Hatta o anda zihninizde sevdiğiniz bir şarkı dönmeye başlıyor ve ortamın güzelliği­ne keyif katıyor, siz de akıp giden man­zaraya dalıyorsunuz. Eğer otomobili siz kullanmıyorsanız anın tadını çıkarın, eğer direksiyondaysanız aman dikkat; hız körlüğü pusuda bekliyor…

Orada, bir tehlike var yakında!

Sürüşü direkt etkileyen bu tarz kavram­ları mercek altına alırken adet olduğu üzere önce sözlükteki karşılığına bakı­yoruz. Hız körlüğü, en basit anlatımla sürüş esnasında hızın artmasıyla doğ­ru orantılı olarak sürücülerin etraftaki nesneleri ve olayları tam olarak/güvenli sınırlar içerisinde algılayamamasıdır. Tüm taşıt sürücülerini hatta pilotları bile etkiler.

Gözlerimiz, nesneleri algılamak için ortalama olarak saniyenin sekizde biri gibi bir süreye ihtiyaç duyar. Eğer göz­lerimize yeteri kadar zaman tanımazsak bize sundukları görüş yeteneğini ka­demeli olarak kaybederiz. Bu durum tüm sürücüler için geçerlidir, istisnası yoktur. Rakamsal olarak ifade edersek; hız arttıkça sürücü çevreyi algılama ye­teneğini hıza bağlı olarak kaybeder ve hız körlüğü ortaya çıkar. Hız körlüğü yaşamaya başlayan sürücüler, hızlarını 30 kilometre daha az algılar. Araç kul­lanırken görme açısıyla hız arasındaki ters orantı, 30 kilometre saat hızda 104 derece iken, 130 kilometrede 30 dere­ceye kadar düşer. Hız arttıkça bu açı da azalır. Netice de ise yola çıkmakta olan bir aracı, topu yola kaçan bir çocuğu, yol kenarındaki bir canlıyı ve hatta önü­nüzde seyreden bir aracı dahi görmek oldukça güçleşir.

Sınırlar, bilimsel veriler ışığında çiziliyor

İtiraf edelim; birçoğumuz mesela transit yolların şehir geçişle­rinde yol boş, görüş açısı muazzamken hız sınırının saatte 50 kilometreye çekilmesini sorgulamıştır, belki garip bulmuştur. Hatta içten içe ‘hafifçe’ eleştirmiş bile olabilir. O zaman acı gerçeklere bakalım. Araştırmalar gösteriyor ki, meydana gelen kazalarda ortalama 32 kilometre hızla çarpılan yayaların yüzde 5´i yaşamını yitirirken, hız saatte 64 kilometreye çıktığında bu oran yüzde 85´e yükseliyor. Yani gaz pedalına uyguladığımız basınçtaki küçücük bir fark aslında yaşam ile ölüm arasındaki çizgiyi belirliyor. Özellikle şehir içlerin­de ve transit yolların şehir geçişlerinde gözün algılaması gereken çok daha faz­la etken olduğu için hız körlüğü daha düşük hızlarda ortaya çıkabiliyor ve buna dikkat dağınıklığı da eşlik edebi­liyor. Dikkat dağınıklığı, hız körlüğüyle benzer gibi görünse de aslında ayrı bir konu. Sonuç olarak hız körlüğü, kazala­rın yaşanmasında önemli bir faktör. Ay­rıca sadece yayalar için değil, sürücü ve araçtakiler için de büyük bir risk oluş­turuyor. Yine yapılan araştırmalara göre 90 kilometre hızda giden bir aracın kaza yapması durumunda araçtaki yolcuların zarar görme olasılığı, 30 kilometre hız yapan araçtakilere göre onlarca kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

İşte tüm bu nedenlerle trafik kuralları belirlenirken, sayısız bilimsel veri ve örnek olay incelenerek karar veriliyor. “Trafik kurallarına uymak hayat kurta­rır” mottosu, ardında birçok gerçek ba­rındırıyor.

TEKNOLOJİ İNSANIN YANINDA Hız körlüğü öylesine ciddi ve öylesine sık yaşanan bir olay ki, hem kural koyucular hem de otomobil üreticileri bu konuda sürekli araştırma ve geliştirme halindeler. Başta Ford modelleri olmak üzere bugün geliştirilen modern otomobillerin birçoğunda güvenlik teknolojileri sürücülere yardımcı olmak için saniyenin çok çok az bir kısmında yüzlerce veriyi inceleyerek anlamlandırıyor ve nihayetinde sürücüye iletiyor. Sürücünün tepki vermediği durumlarda devreye girebiliyor. Milyarlarca dolarlık yatırımla gerçekleştirilen bu araştırma geliştirme çalışmalarının hedefi, can ve mal güvenliğini korumak. Ama asla unutmayın, şimdilik hiçbir teknoloji kurallara uyan ve limitlerinin farkında olan bir sürücünün yerini alamıyor.