Ford Trucks ses getirmeye devam ediyor

Ford Trucks’ın büyüme yolunda attığı adımları Ford Trucks Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Serhan Turfan ile konuştuk.

Ford Trucks’ın 60’lı yıllardan bu yana toplumsal hafızaya da işlemiş bir gelişim yolculuğu var. Bu süreç 2010 yılından itibaren ciddi bir ivme kazandı. Mevcut duruma baktığımızda Ford Trucks’ın üretim altyapısı, teknolojisi ve ürün ailesiyle ilgili bilgi verir misiniz?

Ford Otosan 1959 yılında kurulduktan sonra 1960 yılında D 1210’un üretimiyle kamyon üretimi başlıyor. Dolayısıyla şirketimiz kamyon üretimi konusunda 60 yıllık bir tecrübeye sahip. Üretimimizi Eskişehir’deki İnönü fabrikamızda gerçekleştiriyoruz. Rakamlarla ifade etmek gerekirse bugüne kadar 200 bin kamyon üretimi, 800 bin adet de motor üretimi gerçekleştirilmiş. Motordan şasiye kadar araçlarımızın yüzde 87’si yerli parçalarla üretiliyor. Hâlihazırda 1500 kişinin istihdam edildiği fabrikamızın yıllık üretim kapasitesi ise 15 bin adet seviyelerinde. Türk mühendislerinin bilgi birikimi ve tasarımıyla geliştirilen kamyonlarımızın üçte biri tüm dünyaya ihraç ediliyor. Bunun için Sancaktepe’deki Ar-Ge Merkezimizde 500kişilik bir mühendislik ekibi yalnızca Ford Trucks ürün ailesinin sıfırdan üretim bandına kadar olan süreçlerinin gerçekleştirilmesi için görev yapıyor. Yani bu araçların fikri ve sınai hakları tamamen Ford Otosan’a ait. Ar-Ge’de ulaştığımız bu nokta, bizim ve ülkemiz için çok değerli bir avantajı daha beraberinde getiriyor. Artık yalnızca ürünü değil ardındaki mühendisliği ve teknolojiyi de ihraç eder hale geldik. Geçtiğimiz yıllarda Çinli Jiangling Motors Corporation ile imzaladığımız lisans anlaşması çerçevesinde kabin, motor, şasi gibi parçaları ihraç ediyoruz. Montajı Çin’de gerçekleştirilen bu parçaların arkasındaki tüm tasarım ve Ar-Ge altyapısı mühendislerimize ait.

“Ford Trucks’ın dönüşümü 2010 yılında başladı”

Ford Otosan’ın 60 yıllık kamyon üretim tecrübesi, Anadolu’nun gelişimine de önemli katkı sağladı. Hatta o aşina olduğumuz “Alırsın Ford, olursun Lord” gibi deyişler toplumsal hafızamızda yer edindi. Ford Cargo markası, yol kamyonuyla özdeşleşti, en çok satılan kamyon haline geldi. Ancak değişen zaman ve ihtiyaçlarla birlikte pazarda “çekici” olarak tabir edilen araçlar ön plana çıkmaya başladı. Bu değişime ayak uydurmak, Ford Otosan’ın üretim ve inovasyon gücünü yarına taşımak amacıyla daha önce birlikte yürütülen binek, ticari ve ağır ticari operasyonumuz içerisinden kamyon grubunu ayırdık, Ford Trucks markası altında yeniden yapılandırdık. Bu yapıyla eşgüdümlü olarak Genel Müdürlük, Bölge Müdürlüğü ve Satış Sonrası Hizmetler birimleriyle birlikte bayi yapılanmamızı da güncelledik. Yurt içinde yalnızca Ford Trucks araç ailesinin satışını gerçekleştiren ve 4S olarak tabir ettiğimiz 30 bayimiz var. Bu bayilerimiz satış, satış sonrası hizmetler, servis ve ikinci el organizasyonunu bir arada yürütüyor.

Ford Trucks’ın global hedefleri neler? Yurt dışı organizasyonda atılan adımları paylaşır mısınız?

Son sekiz yılda gerçekleştirdiğimiz yapılanmanın ana hedeflerinden biri Ford Trucks’ı global bir marka olarak konumlandırmaktı. Ford ile 2011 yılında gerçekleştirdiğimiz anlaşma çerçevesinde Orta ve Doğu Avrupa, Rusya, Afrika ve Orta Doğu’daki 60 ülkede markamızın satışını gerçekleştirme, distribütörlük verme ve bu ülkelerdeki organizasyonları kurma hakkını aldık. Buradaki kritik nokta şu; artık araçlarımızı üretip, bağımsız şekilde yurt dışında yine kendi oluşturduğumuz organizasyon kanalıyla müşterilerimize satışını gerçekleştiriyoruz. Her ülkede ülke müdürümüzün atamasını gerçekleştiriyor, bayi ağını kuruyor, satış sonrası hizmetleri kurguluyoruz.  Bazı ülkelerde “Hub” olarak adlandırdığımız ülke müdürlükleri, yakın coğrafyadaki diğer ülkelerdeki yapılanmaları da üstleniyor. Ford Trucks olarak birçok ülkede satış, satış sonrası hizmetler ve servis ağımızı kurmuş durumdayız. 2020 yılı hedefimiz bu rakamı daha da artırmak. Bütün yapımızı bulunduğumuz ülkelerde minimum 150 kilometre aralıklarla servis merkezi bulunacak şekilde kurguladık. Müşterimiz herhangi bir şekilde yolda kaldığında veya desteğe ihtiyaç duyduğunda bir saat içerisinde ona ulaşabiliyor ve sorununa çözüm üretebiliyoruz.

Yeni F-MAX, yerli üretimin gücünü ve uluslararası arenadaki potansiyelini ortaya koyarak “Uluslararası Yılın Kamyonu” seçildi. Ford Trucks ile birlikte ülkemiz için de büyük gurur vesilesi olan ödülün hikâyesini paylaşır mısınız? 

Ford Trucks olarak yol kamyonu ve inşaat kamyonu segmentinde yurt içinde pazar lideriyiz. Çekici segmentinde ise pazarın güçlü bir oyuncusu olmak için ciddi adımlar attık. Bu adımların en somut göstergesi olan Ford Trucks F-MAX Serisi ile yalnızca ülkemizde değil global pazarlarda da Türk mühendisliğinin gücünü ortaya koymayı hedefliyoruz. F-MAX, tamamen Türk mühendislerince, farklı ülkelerden 900 şoför ve 55 filo yöneticisinin görüşlerini doğrultusunda sıfırdan geliştirdiğimiz bir araç. Yıllara yayılan tasarım ve üretim süreciyle F-MAX’i konfor, verimlilik ve teknoloji kavramlarıyla ifade edebiliriz. 2,5 metre genişliğe ulaşan yeni kabinimiz, kullanıcılara uzun yolda ihtiyaç duydukları konforu ve ferahlığı vadediyor. Yüksek performansı, 500 PS’lik gücü ile yeni ve daha da verimli çekicimiz sektörde rekabetin güçlü bir oyuncusu olacak. Yakıt ekonomisi, düşük bakım ve işletim giderleri gibi fırsatlar sunan çekicimiz, sahip olma maliyetlerini oldukça düşürecek.

Harita destekli hız kontrolü, multi medya sistemi gibi aynı zamanda şoförlerin ve filo yöneticilerinin hayatını kolaylaştıracak yeni teknolojileri ile Ford F-MAX, pazarın en güçlü alternatiflerinden biri olma özelliği taşıyor. Tüm bu üstün özellikleri sayesinde Ford F-MAX’in “Uluslararası Yılın Kamyonu” seçilmesi hem Türk mühendisliğinin geldiği noktayı gözler önüne sermesi hem de sektöre getireceği kazanımlar bakımından son derece önemli. Kritik olan bir diğer nokta ise şu; son derece prestijli bir ödül olan “Uluslararası Yılın Kamyonu Ödülü”, 23 ülkeden alanında uzman gazetecilerin araçları en ince detayına kadar bizzat inceleyip denedikten sonra yaptıkları oylamayla veriliyor. Ford F-MAX’in “Uluslararası Yılın Kamyonu” seçilmesi, araçla ilgili sunduğumuz bilgi ve verilerin uzman gazeteciler tarafından da onaylanması anlamına geliyor. Bu bizler açısından bir gurur kaynağı. Ödülü sektörel bazda değerlendirirsek, ülkemizin Avrupa Şampiyonasını kazanmasına eş değer bir önemde görüyorum.

F-MAX kadar merak uyandıran bir diğer araç da F-Vision oldu. F- Vision neyi temsil ediyor? Ne zaman yollarda göreceğiz?

F-Vision, gelecekte yapmak istediklerimizin bir örneğini, Ford Trucks’ın vizyonunu temsil ediyor. Ford Otosan Sancaktepe AR-GE merkezindeki mühendislerimizin ürünü olan F-Vision, geleceğin kamyonu kavramını gözler önüne seriyor. Tamamen elektrikli tasarlanan araç, dördüncü seviye otonom sürüşe olanak sağlıyor. Yani araç sürücünün yardımı olmaksızın otonom şekilde hareket ediyor. F-Vision’ı tahmini olarak 10 yıl içerisinde yollarda göreceğimizi düşünüyorum. Ancak bunun için bir takım düzenlemelerin tamamlanması gerekiyor. O zamana kadar F-Vision’ın yollardaki temsilcisi F-MAX olacak.

Bayi yapılanmasının tüm organizasyon içerisinde ifade ettiği önemi yorumlar mısınız?

Bayilerimizi yalnızca iş ortağı olarak değil, ailemizin bir parçası olarak görüyorum. Hep birlikte bir bütünü, bir aileyi tamamlıyoruz. Bu bize Merhum Vehbi Koç’tan miras kalan bir kültür. Belirttiğim üzere son birkaç yıldır yurt dışında güçlü bir bayi ağı kuruyoruz. Mutlulukla ifade etmek isterim ki bayi ilişkilerimizi ve anlayışımızı gördüklerinde çok şaşırıyorlar. Çünkü daha içten, samimi olduğumuzu görüyorlar ve bu pek alışık oldukları bir durum değil. Yeri geldiğinde problemlerine de ortak oluyor, çözüm sunmaya çalışıyoruz. Sanırım yakaladığımız başarıdaki en önemli etkenlerden birini de bu güçlü iletişim oluşturuyor.

“Keleşler Ford her dönemde yeniliğe imza atmayı başarıyor”

Görevim itibarıyla 1995-2010 yılları arasında Keleşler Ford’la çok yakın çalışma fırsatı buldum. Son birkaç yıldır eskisi kadar temas edemesek de, hem ortaya koydukları başarıları hem de yarattıkları farklılıkları yakından takip ediyorum. Yeniliğe son derece açık bir yönetim anlayışları var. Bunun bir parçası olan Keleşlerlife Dergisi’ni de keyifle okuduğumu belirtmek isterim. Bana ulaşmayan bir sayı olduğunda mutlaka temin etmeye çalışıyorum.