Zihinsel bir eylemin bilinmeyen dünyası
Başlık kafa karıştırıcı gelebilir. Milyarlarca insanın deneyimlediği ama temelinde yatan mekanizmanın henüz tam olarak çözümlenemediği bir olgudur rüya. Kimine göre evrimsel geçmişin bir armağanı, kimine göre metafizik sınırların ötesinde bir deneyimdir.
Tarihi kayıtlarda rüyaların toplumlar için ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. İlkel Afrika kabilelerinden günümüze, birçok toplum günlük kararlarını, gelecekleriyle ilgili beklentilerini, ilişkilerini rüyalarla şekillendirmiş. Bugün de durum çok farklı değil aslında. Rüyalara anlam yüklemek modern insanın bile vazgeçemediği bir eylem.
Hayatımızın üçte birinde ayrı bir âlemde yaşıyoruz.
Rüyadan bahsedeceksek önce uykuyu anlamalıyız. Uyku, vücudumuzun önemli bir fonksiyonudur. Bedenin dinlenmesini sağlarken, hücresel düzeyde yenilenmek ve hayatta kalmak için olmazsa olmazdır. Ortalama bir insan hayatının üçte birini uykuda geçirir. Uyku, ilk dört evre ve REM evresi olmak üzere temel olarak beş evreden oluşur. Uykuya geçiş ve derin uyku bu evlerde gerçekleşir ama biz hatırladığımız rüyaların büyük kısmını REM evresinde görürüz. Evre 1 uykuya hazırlık evresidir. Ardından motor belleğin, hareket ve davranışla öğrenilen bilgilerin belleğe aktarıldığı Evre 2 gelir. Evre 2, uykunun yüzde 45-55’ini oluşturur. Derin uykunun başladığı Evre 3’te ise organizma kendini dinlendirir, yenilenir. İyi bir dinlenme için uykunun yüzde 20-25’ini Evre 3’ün oluşturması gerekir. Kalan yüzde 20-23’lük dönemi ise REM uykusu oluşturur. Rüya içeriğine bağlı olarak göz hareketlerinin olduğu REM döneminde, vücuttaki tüm kaslar felçtir. Bu evrenin en önemli özelliği beyin fonksiyonlarının uyanıklıktaki kadar fazla olmasıdır.
Rüyanın bilimi
İnsanlık tarihinde rüyalarla ilgili anlatı ve izler, beş bin yıl kadar geriye uzanıyor. Görece yakın tarihte rüyalarla ilgili ilk bilimsel çıkarımları yapan kişi Sigmund Freud’dur. Yayınladığı “Rüyaların Yorumu” başlıklı makalesinde Freud, rüyaların ve özellikle de anlamlı olan rüyaların beynin fonksiyonlarıyla alakalı olduğunu ileri sürdü. Bugün rüyanın bedenden ayrı bir olay olmadığını; beyindeki sıradan biyokimyasal tepkimelerin bir ürünü olduğunu düşünüyoruz. Evrimsel bakış açısı rüyaların, canlıların hayatta kalabilmeleri için bir işlevi olduğu görüşünü savunur. Mesela birçok insan rüyasında yüksekten düştüğünü görerek irkilerek uyanmıştır. Bu davranış, ağaçlarda uyuyan ve gece ağaçtan düşerek ölüm tehlikesi atlatan atalarımızın genlerinin bizlere aktarılmasıyla açıklanır. Genel görüş, uyanan ve rüya gören zihnin bilişsel kapasiteleri açısından farklı olduğu yönündeyse de, rüya gören zihnin uyanık zihninki ile benzer bir bilişsel kapasiteye sahip olduğunu gösteren çok fazla çalışma mevcut. Bunlara göre rüya gören zihin, uyanık bilinçte olduğu kadar iradeli ve rasyonel olabilir. Başlığımızda da vurgu yaptığımız üzere rüya fiziksel olarak da henüz tam olarak çözümlenememiş bir olgudur. Genel kabul, rüya esnasında beynin birçok bölgesinin aynı anda aktif olduğu yönündedir. Bu durum, rüyanın fizyolojik olarak önemli görevler üstlendiğinin bir kanıtı olarak da ifade edilebilir. Hem deneyimlerin aktarılması hem de elde edilen bilgilerin kaydedilmesinde rüyaların rol oynağı birçok çalışmada ortaya konmuştur. Tıpkı insanlar gibi hayvanların da rüya görme yetisine sahip olması, konunun biyolojik yönünün anlaşılması için önemlidir. Günümüzde diğer hayvanların da biz insanlar gibi rüya gördüğünden eminiz. Bugüne kadar yunuslardan maymunlara, köpeklere, kedilere, farelere, fillere ve ufak kemirgenlere kadar birçok memelide rüya-benzeri davranışlar gözlenmiştir.
Temel işlevler
Rüyanın canlıların yaşamındaki rolüne ilişkin birçok teori mevcut. Bunlardan başlıcalarını sıralamak gerekirse:
Hafıza oluşturma: Rüya görme, genel olarak hafızanın pekiştirilmesiyle ilişkilendirilen bir uyku fenomeni. Bu durum, özellikle bilgileri hatırlamayı güçlendirmede önemli bir bilişsel işlev görebileceğini düşündürüyor.
Duyguları işleme: Farklı hayali bağlamlarda duygularla bağlantı kurma ve bunları prova etme yeteneği, beynin duyguları yönetme yönteminin bir parçası olabilir.
Zihinsel temizlik: Rüya görme anları, beynin eksik, hatalı veya gereksiz bilgileri ortadan kaldırarak sistemi ‘düzenleme’ yolu olabilir.
Anlık tekrar: Rüyalar, yaşanan son olayların gözden geçirildiği ve analiz edildiği, çarpıtılmış bir anlık tekrar biçimi olabilir.
Önemsiz beyin aktivitesi: Bu görüşe göre rüya görmek, uykunun temel bir amacı veya anlamı olmayan bir yan ürünüdür.