İnsan beyninin dijitalleşme sınavı gittikçe zorlaşıyor

İnsan beyninin bilişsel kapasitesinde son birkaç bin yılda önemli ölçüde bir değişim yaşanmazken beynimize koymaya çalıştığımız bilgi miktarı muazzam bir artış gösterdi. Peki, biz ve çocuklarımız bu artışla nasıl mücadele edeceğiz ve şimdiden büyük bir sorun haline gelen yan etkiler neler?

Dijital çağ ile birlikte insanlığın şimdiye kadar hiç tecrübe etmediği bir hızlanma meydana geldi.  Hız artarken kapasitenin sabit kalması, beraberinde birçok olumsuzluğu bir arada getiriyor. En belirgin ve yaygın olanı ise dikkat süresinde ve herhangi bir şeye odaklanma yeteneğinde yaşanan gerileme olarak karşımıza çıkıyor. Dijital araçların yaygınlaşmasıyla bilgiye erişim kolaylaşsa da, bu durum bireylerin işleyebileceğinden çok daha fazla bilgiyle karşılaşmasına neden oluyor. Yaşananlardan en çok etkilenen kesimin çocuklar olduğu ifade ediliyor. İşte bu duruma “bilgi yükü” adı veriliyor. Daha net ifadeyle bilgi yükü, bireylerin veya sistemlerin bir anda işleyebileceği miktardan daha fazla bilgiye maruz kalması durumunu ifade ediyor. Bu kavram, dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte, aşırı veri ve içerik akışının dikkat, karar verme süreçleri ve zihinsel kapasite üzerinde baskı oluşturmasıyla öne çıkıyor.  Bilgi yükü, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde stres, verimlilik kaybı ve karar yorgunluğu gibi sorunlara yol açabiliyor.

assets.newatlas_upscayl_3x_realesrgan-x4plus-1024x683 İnsan beyninin dijitalleşme sınavı gittikçe zorlaşıyor

İnsan beyni ortalama kapasitesine ulaştı mı?

Deloitte’un raporlarına göre, çalışanların %70’i, günde 100’den fazla e-posta alıyor ve bu da bilgi yüklenmesine yol açıyor. İnsanlar, her gün yaklaşık 35 bin karar vermek zorunda kalıyor. Aşırı bilgi bu süreci zorlaştırıyor ve karar kalitesini düşürebiliyor.  2023 rakamlarına göre dünyada her gün 2.5 kentilyon bayt veri üretiliyor. Uluslararası Veri Şirketi’ne (IDC) göre, küresel veri hacmi 2025 yılına kadar 175 zettabayt’a ulaşacak. Bu, 2010’daki veri hacminin 10 katından fazla.

Yine verilere göre 2023’te her dakika YouTube’a 500 saatlik video yüklendi. E-posta kullanıcıları 350 milyon e-posta gönderdi. Google’da 5.9 milyon arama gerçekleştirildi. Dünya nüfusunun %60’ından fazlası sosyal medya kullanıyor. Facebook’ta her gün yaklaşık 500 milyon hikâye ve Instagram’da 95 milyon fotoğraf paylaşılıyor. Her kullanıcı, ortalama 2 saat 31 dakikayı sosyal medyada geçiriyor.

İş yerinde kullanılan dijital araçların sayısı ortalama bir çalışanda 16 farklı uygulamaya ulaştı. Ortalama bir çalışan, günde 121 bildirim alıyor. Dünya nüfusunun yaklaşık %65’i, yani 5 milyar kişi, aktif olarak internet kullanıyor. 2023’te dünya çapında mobil veri tüketimi, 90 exabayt’ı (bir exabayt = 1 milyar gigabayt) aştı. Bu, 2010’daki miktarın yaklaşık 300 katı.

İnsan beyni bir anda yalnızca 7 farklı bilgi işleyebiliyor. 2000 yılında ortalama dikkat süresi 12 saniye iken, 2023’te bu süre 8 saniyeye düştü. Aşırı bilgi yükü, insanlarda zihin yorgunluğuna ve stres seviyelerinde artışa neden oluyor.

Aşırı bilgiye maruz kalmak, bireylerde zihinsel yorgunluk, stres ve odaklanma sorunlarına neden oluyor. Çalışmalar, bilgi yükünün bireylerin karar alma yetilerini olumsuz etkilediğini ve tükenmişlik sendromunu tetiklediğini ortaya koyuyor. Bilgi yükünün bir diğer etkisi, bireylerin iş ve öğrenme süreçlerinde üretkenliklerini kaybetmesi. Anlık bildirimlerle sürekli bölünmek, uzun süreli konsantrasyon gerektiren görevlerin verimliliğini düşürüyor.

businessman-holding-of-global-data-network-and-soc-2024-11-25-20-39-23-utc-1024x489 İnsan beyninin dijitalleşme sınavı gittikçe zorlaşıyor

Çaresiz miyiz?

Bu kadar yoğun veri bombardımanına maruz kalırken, kendimizi korumanın yollarını bulmak zorundayız. Bunun için önce dijital okuryazarlık bilincini hem kendimiz hem de çocuklarımız için oluşturmak yaygınlaştırmamız gerekiyor. Daha kısa vadeli çözümler içinse kullanılmayan uygulamaların kaldırılması, gereksiz bildirimlerin kapatılması ve bilgi akışının sınırlandırılması, bilgi yükünü azaltmaya yardımcı olabilir. Bu, aynı zamanda dijital minimalizm olarak adlandırılıyor.

Dijitalleşmenin avantajlarından tam anlamıyla faydalanabilmek için, bilgi yüküyle başa çıkacak stratejilerin benimsenmesi şart görünüyor. Bu hem bireysel refahı artıracak hem de kurumların verimliliğini sürdürülebilir kılacaktır. Dijital çağ ile birlikte insanlığın şimdiye kadar hiç tecrübe etmediği bir hızlanma meydana geldi.  Hız artarken kapasitenin sabit kalması, beraberinde birçok olumsuzluğu bir arada getiriyor. En belirgin ve yaygın olanı ise dikkat süresinde ve herhangi bir şeye odaklanma yeteneğinde yaşanan gerileme olarak karşımıza çıkıyor. Dijital araçların yaygınlaşmasıyla bilgiye erişim kolaylaşsa da, bu durum bireylerin işleyebileceğinden çok daha fazla bilgiyle karşılaşmasına neden oluyor. Yaşananlardan en çok etkilenen kesimin çocuklar olduğu ifade ediliyor. İşte bu duruma “bilgi yükü” adı veriliyor. Daha net ifadeyle bilgi yükü, bireylerin veya sistemlerin bir anda işleyebileceği miktardan daha fazla bilgiye maruz kalması durumunu ifade ediyor. Bu kavram, dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte, aşırı veri ve içerik akışının dikkat, karar verme süreçleri ve zihinsel kapasite üzerinde baskı oluşturmasıyla öne çıkıyor.  Bilgi yükü, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde stres, verimlilik kaybı ve karar yorgunluğu gibi sorunlara yol açabiliyor.

Share this content: