Efsanelerin şehri: Ani
GİZEMLİ HİKÂYELERİ VE ABİDEVİ YIKINTILARIYLA YÜZLERCE YILDIR MERAK UYANDIRAN BİR KENT ANİ. KARS’IN ÇETİN İKLİMİNE RAĞMEN AYAKTA KALAN YAPILARI BİZE GEÇMİŞTEKİ İHTİŞAMI HATIRLATIYOR. ZAMANINDA 100 BİN KİŞİNİN YAŞADIĞI BU KENT, BUGÜN BİLE ZİYARETÇİLERİNİ ETKİSİ ALTINA ALMAYA DEVAM EDİYOR.
“Bir zamanlar, bir ırmağın ayırdığı 2 ülke varmış. Birinin tüccarları diğer ülkeye gelir giderlermiş. Onlar iyi tüccarlarmış, dürüst tüccarlarmış. Ülkenin başında da iyi ve dürüst yöneticiler varmış. İyi anlaşırlar, kimsenin hakkı kimsede kalmazmış ama bir gün hükümdar ölmüş, yerine başkası geçmiş. Tüccarlar gelip de hükümdarı değişmiş görünce, bakmışlar ki adet usul de değişmiş. Yeni yönetimde yetimin hakkı yeniyor, masumların malları gasp ediliyormuş. Yargıçların bile vicdansız olduğu bir dönemmiş. Adaletin olmadığı bu dönemde tüccarlar çok zor durumda kalmışlar ve “Taş kesilesiniz inşallah” diye beddua etmişler. Aniden koca kent taş kesilmiş ve o günden beri “Ani” olarak anılmış.”
Öylesine çok hikâye var ki Ani kenti hakkında, insan gerçekten de bu coğrafyada çok derin yaşanmışlıkların varlığını sezebiliyor. Biz en bilineniyle başlayalım istedik. Ancak Bozok’un ihanetiyle katledilen Şahmeran’ın efsanesi de Ani’nin gizemli geçmişinde önemli yere sahip. Şahmeran’ın ölümüyle Ani asla eski güzel günlerine dönememiş. Şahmeran’ın gözyaşlarını sonraya bırakalım ve şimdi Ani’nin geçmişten günümüze uzanan varlığını tanıyalım.
Onlarca uygarlık tek bir coğrafyada buluşuyor
Sayısız uygarlığa ev sahipliği yapan ve birçok savaşa tanıklık eden Ani, bir zamanlar bölgenin önemli ticaret merkeziydi. “1001 Kilise Şehri” olarak da anılan Ani’de, bugüne kadar 40 kilise, şapel ve anıt mezar tespit edilmiş. Kars’a 48 kilometre uzaklıkta, Türkiye-Ermenistan sınırına yakın Arpaçay nehri kenarında bulunan kent, Ermeni Bagratuni hanedanlığı döneminde önemli bir güç ve kültür merkezi olmuş. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Ani Harabeleri’nin, şimdilerde kalıcı listeye girebilmesi için uğraş veriliyor. 78 hektarlık bir alanı kaplayan ve 4500 metre boyunca surla çevrili kentin en parlak dönemini yaşadığı 2. Smpat (977-989) ve oğlu Gagik (989-1020) döneminde nüfusunun 100.000’i geçtiği tahmin ediliyor.
Savaşların ve yeniden doğuşun simgesi: Ani Şehirde, Selçuklu eserleri ile kiliseler yan yana hatta iç içe duruyor. Adını İran, Eti ve Roma tanrılarından aldığı söyleniyor. Milattan önce bir kale kenti olarak kurulan Ani, 10. yüzyılda Bagratoğulları sülalesinden Ermeni hükümdarlara başkentlik yapmış. Kendisini zapt eden kavimler tarafından defalarca yenilenmiş ve askeri amaçla kullanılmış olan kent, 1064 yılına kadar Bizans’ın yönetiminde kalmış ve bu tarihte Selçukluların eline geçmiş.
Konumu açısından İpek Yolu geçişinde olması ticari ve askeri bakımdan önemini bir kat daha artırmış.
Şehir defalarca görmüş olduğu saldırılar ve depremlerden dolayı harabe haline gelmiş. Kentin merkezindeki Ani Katedrali en büyük eserlerden birisi. 1001 yılında Yunan haçı planında yapılmış olan katedral, 1064’de Alparslan tarafından camiye çevrilmiş. Kırmızı taşlarla yapılmış Ani Katedrali’nin 1319’daki bir depremde tavanı, daha sonraki bir depremde ise başka bir köşesi yıkılsa da, bugün bile anıtsallığını koruyor. 1001 yılında Ermeni kralI 1. Gagik döneminde tamamlanan kilise, Ani’nin nüfus ve zenginlik bakımından dorukta olduğu döneme tanıklık etmiş. Bu kilisenin Ermeni mimarı Trdat daha sonra Bizans döneminde Ayasofya’nın kubbesini tamir etmiş. Şehrin doğu yönünde Arpaçay’a inen kayalıkların eteğinde Prens Dikran Honents’in yaptırdığı Surp Kirkor Kilisesi bulunuyor. İçi fresklerle süslü kilise oldukça iyi durumda. 1036 yılında yapılmış Surp Pirgiç (Halaskar) Kilisesi ise yörede Keçeli Kilise diye de biliniyor. Bölgedeki başka bir kilise ise Ermeni Bagratuni hanedanlığının sanatsal hünerlerinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Bir zamanlar 19 kemeri ve kubbesi ile bir mimari harikası olan ve yöresel kızıl kahverengi volkanik bazalt taşından yapılan kilisenin kalıntıları bugün iskele yardımıyla ayakta duruyor. Bu kilisenin aynı zamanda İsa’nın gerildiği çarmıhın küçük bir parçasını da barındırdığı söyleniyor. 10. yüzyıl sonlarında kurulan Aziz Gregor Kilisesi 12 kenarlı şapeli ve kubbesi ile hala görkemli. 1900’lerin başında kilisede bulunan anıt mezarın Bagratuni Ermenilerinden Prens Grigor Pahlavuni’ye ait olduğu sanılıyor. Fakat Ani’deki diğer şeyler gibi bu mezar 1990’larda yağmalandı.
Manucehr camiinin asıl işlevi ise hala bir tartışma konusu. Bir görüşe göre, bu yapının Ermeni Bagratuni hanedanlığına saray olarak yapıldığı, sonra camiye dönüştürüldüğüne inanıyor. Diğer bir görüş ise başlangıçtan beri cami olarak kurulduğunu ve Anadolu’daki ilk Türk Camisi olduğunu söylüyor.
Ani’nin kaderi tekerrür edecek mi?
Yazının başında belirttiğimiz gibi Ani’de, bugüne kadar 40 kilise, şapel ve anıt mezar tespit edilmiş. Ancak gerçek rakamın bunun çok çok üstünde olduğu biliniyor. Hatta zamanında kent, 1001 kiliseli şehir olarak da adlandırılmış. Ani kenti sayısız savaş, yıkım ve deprem görmüş. Ama kentin harabe haline gelmesinde yağmacıların payı çok büyük. Bölgeyle ilgili söylentilerin çokluğu da define avcılarının iştahını kabartmaya devam ediyor. Artık her ne kadar koruma altında olsa da yakın geçmişe kadar birçok yapı bu define merakından nasibini almış. Günün birinde Ani yeniden küllerinden doğar mı bilinmez ama şimdiki haliyle bile bölge ve ülkemiz için çok önemli bir çekim merkezi. Sadece Ani Harabeleri’ni görmek için bile Kars’ı ziyaret edenlerin sayısı oldukça fazla.
ANİ’DE, BUGÜNE KADAR 40 KİLİSE, ŞAPEL VE ANIT MEZAR TESPİT EDİLMİŞ. ANCAK GERÇEK RAKAMIN BUNUN ÇOK ÇOK ÜSTÜNDE OLDUĞU BİLİNİYOR. HATTA ZAMANINDA KENT, 1001 KİLİSELİ ŞEHİR OLARAK DA ADLANDIRILMIŞ. ANI KENTİ SAYISIZ SAVAŞ, YIKIM VE DEPREM GÖRMÜŞ. AMA KENTİN HARABE HALİNE GELMESİNDE YAĞMACILARIN PAYI ÇOK BÜYÜK. BÖLGEYLE İLGİLİ SÖYLENTİLERİN ÇOKLUĞU DA DEFİNE AVCILARININ İŞTAHINI KABARTMAYA DEVAM EDİYOR.