Anılarımızı yarına aktaran sanat: Fotoğraf
Bireysel dünyayı kağıt üzerine yansıtma sanatı olan fotoğraf, kalıcı olmanın, geçmişle yarın arasında sağlam bir görsel köprü kurmanın en etkili yolu.
Kalıcı olmak insanoğlunun en önemli uğraşıdır. Bu nedenle varolduğumuz andan itibaren bizden sonrakine bir şeyler bırakabilmek ve kendimizi hatırlatmak için türlü yollar geliştirmişiz. Bazen mağara duvarlarında resmetmiş insanoğlu o anını, duygularını; bazen heykellerle veya el işleriyle haykırmış biz buradaydık diye. İşte binlerce yıllık bu serüvenden geriye kalan da kimi zaman resim, heykel veya yazı olmuş. Ancak görsel dünyanın en büyük evrimi göreceli olarak ifade etsek de fotoğraf oldu. Çünkü ilk defa yaşam tüm somutluğuyla resmedilmiş kağıdın üstüne en yakın tonlarda ve en yakın gerçeklikle. Başa dönersek fotoğraf varoluşumuzun kaydıdır, geçmiş ve yarın arasında bir köprüdür. Bugün gelişen teknolojiyle birlikte fotoğrafın yerini hareketli o anlar alsa da, onun tadı bir başkadır gören göz için. Bu nedenle fotoğrafa adanan yaşamlar olmuştur, vardır ve olacaktır.
Fotoğrafsız olmazdı
Fotoğrasız kalsaydık, dönüp bakamazdık geçmişimize… Netleştiremezdik hafızamızda anılarımızı. Ne güzel ki günümüzde teknoloji çok gelişti, fotoğraf makineleri dijital oldu ve fotoğraf çekmek kolaylaştı. Bu sebeple paylaştığımız anlar daha çok resmedilir oldu. İstediğiniz kadar çekmekte, her anınınızı ölümsüzleştirme de özgürsünüz. Bu durum elbette fotoğraf çekmenin ya da çektirmenin hazzını bir nebze de olsa azalttı. Oysa eskiden öyle miydi? Ne değerliydi fotoğraf çektirmek, poz vermek. Denklanşöre basmadan önce saç baş düzeltilir, güzel kıyafetler giyilirdi. Kısacası özen isterdi fotoğraf çektirmek. Çünkü bazen bu tek kare geçmişin hatırası olurdu. Fotoğraflar en güzel yerde saklanırdı. Kimi hiç göremediği yakınlarını fotoğraflar sayesinde gördü, tanıdı; kaybettiklerini o halleriyle hüzünle andı, bakarak fotoğraflarına…
Peki, fotoğraf çekmek zor mudur?
Bizler için önemli olan anlarımızı, kağıda yansıtan fotoğrafçılarımız, çok özel sanatçılardır. Hepimiz amatörce fotoğraf çekebiliriz ama bir fotoğrafçının baktığı gibi bakamayız vizöre. Ama fotoğrafçılığa giden yolu çok çalışarak kat ederseniz, siz de şahane fotoğraflar çekebilirsiniz.
Öncelikle vizörünüzden yaşama bakabileceğiniz basit bir makine edinin. Önemli olan doğanın size sunduğu kadrajı değil, kendi istediğiniz kadrajı arayıp bulmanız. Herkesin baktığı yerden değil, size doğru gelen yerden bakmaya çalışın. Sıra makine almaya geldiğinde iki seçeneğiniz var: Analog ya da dijital bir makine. Analog makinelerde pozitif ya da negatif bir filmi alıp makineye takarsınız, çekiminizi yapıp, filmi banyo ettirirsiniz. Dijital makinede ise film kullanılmaz. Makine görüntüyü belleğine kaydeder, böylece onu bilgisayara aktarıp e-posta ile gönderebilir ya da bir fotoğraf yazıcısıyla baskı yapabilirsiniz. Yani her şey tamamen dijital ortamda gerçekleşir. İster analog, ister dijital olsun, fotoğraf çekmeyi düşündüğünüz bir makinede uzaklık, ışık ve hız ayarlarını makine değil, siz yapın. Fotoğrafa yeni başladıysanız ışık kaynağını (mesela güneşi) daima arkanıza alın; güneşin tepede olduğu öğlen saatlerinde insan ve yapı resmi çekmeyin. Fotoğraf çekmek için güneşli havaları ve güneşin yumuşak ve eğimli olduğu saatleri tercih edin. Sabahları, güneşin yeni yükselmeye başladığı saatlerdir, o yüzden akşama doğru güneşin sertliğini kaybettiği anlar idealdir. Bu saatlerde renkler doygun ve sıcak tonlarla ortaya çıkar, kontrast zayıf olacağı için iyi bir sonuç alınır. Başlangıç aşamasında yaşayabileceğiniz hayal kırıklıklarının üzerinde durmayın, fotoğraf çekmeye devam edin. Fotoğrafçılığın bir sabır ve deneyim işi olduğunu unutmayın. Fotoğrafçılığa ilgi duyuyor musun? Cevabın evetse bu yazıyı mutlaka oku ve fotoğrafçılığa giden 10 yolu öğren! Her fotoğrafa bakmalısın, kendi tarzını yaratmalısın ve makine almak için acele etmemelisin.. İşte uygulaman gereken yöntemlerin tümü…
Makinenize iyi davranın
Fotoğraf makinesi hassas bir cihazdır. Bu nedenle darbelerden, tozdan, nemden, yüksek sıcaklıktan korumanız gerekir. Yaz tatillerinde fotoğraf makinenizin en büyük düşmanı kum ve tuzlu sudur, unutmayın. Objektif kirlendiğinde sakın t-shirt’ünüzle silmeyin. Özel objektif temizleme fırçası ve silikonlu kağıt kullanın. Bu mümkün değilse, yumuşak, tüy bırakmayan bir kumaş parçasını fırça gibi kullanarak, bastırmadan tozları alın. Daha sonra objektifin yüzeyinde soluğunuzla bir buğu tabakası oluşturup aynı kumaşla silin. Objektifi asla kuruyken silmeyin. Uzun süre fotoğraf çekmeyecekseniz, pilleri makinenin içinde bırakmayın. Yolculuğa çıkarken yedek pillerinizi yanınıza alın. Ayrıca bir konuyla ilgili fotoğraf çekerken, tek bir kare çekip bırakmayın; bir kaç kez farklı açılardan ve farklı anlayışlarla çekin. Unutmayın ki, görüntülediğiniz an bir daha geri gelmeyecek. O yüzden, hakkını verin. Profosyonellerinde böyle çalıştığını hatırlayın. Fotoğraf makinenizi yanınızdan ayırmayın. Karşınıza ne zaman neyin çıkacağını asla bilemezsiniz. Raslantı sonucu çekilerek tarihe geçmiş fotoğrafların sayısı hiç de az değildir.
Yazımızı usta Fotoğraf Sanatçısı Ara Güler’in bir sözüyle sonlandırıyoruz: “Fotoğrafçı çok dolu olmalı… Resim bilecek, müzik bilecek, tiyatrodan anlayacak, çok okuyacak, anında karar vercek, yani çok zeki olacak.”
Makineyi nereden almalı? Fotoğrafın İstanbul’daki merkezi, Eminönü-Sirkeci’dir. Sirkeci’ye gidenler öncelikle, yeni fotoğraf makinesi ve aksesuarlarını satın alabilecekleri fotoğraf mağazalarında, faturalı ve garanti belgeleriyle daha yüksek ücretler ödeyerek alışveriş yapabilirler. Bu alışverişin daha ekonomik yolu ise, Sirkeci’de Hayyam Pasajı’ndaki mağazalardan ikinci el makineler ve her türlü aksesuarı satın almak. Bu yolun bir dezavantajı garanti süresinin altı aya kadar düşmesi.