Her hikâyeyi sanatla yeniden biçimlendiren bir üstat; Refik Anadol

Röportaj: Özden Kılıç

Sanatın ufkunu belirleyen şey, insanın yaratıcılığı elbette. Ama o sanatı anlamlı kılmak, derinlik katmak ve hedeflerine varmak için özenle çalışmak, üretmek başka bir vizyon. Bu devrim niteliğindeki vizyonun en önemli aktörlerinden biri de Medya Sanatçısı ve Yönetmen Refik Anadol. Bilginin, insanın ve makinenin iş birliğinde yepyeni formlarda hayat bulduğu çalışmalarıyla dünyada büyük ilgi gören ve bizleri gururlandıran Anadol ile sanatına dair konuştuk.

Bugünün başarısı, çocukluğumuzda şekilleniyor… Siz de o yıllardan bahseder misiniz?
Birbirine bağlı çekirdek bir ailede, tek çocuk olarak büyüdüm. Tek çocuk dedim ama kuzenlerim kardeşim gibiydi. Ailemdeki birçok kişi öğretmen olduğu için öğrenmeye ve öğretmeye dayalı bir kültürün içinde büyüdüm. Öğrenme ve öğretme felsefesi çok yaygındı hayatımda. En önemlisi de hayal kurmaktan asla vazgeçmedim. Annem ve babamla izlediğim Blade Runner filmi, bilim kurguya ve hayal kurmaya olan merakımı ateşleyen dönüm noktalarından biriydi. Devamında hediye edilen bilgisayar bu yolculuğu derinleştirdi. Yani bir makinayı araç gibi kullanmayı küçük yaşlarda öğrendim. Bilgisayar oyunları ve filmler hayal dünyamı zenginleştirdi.

Hayallerinizin sizi taşıdığı yerdesiniz. Kendi alanınızda öncüsünüz. Amerika’dan baktığınızda Türkiye’de kendinizi nerede görüyorsunuz?
Hayatımda genel olarak yaptıklarımı hemen anlaşılsın ve paylaşılsın diye yapmadım. Ama bu alanda, düşünce ve üretim anlamında öncü oldum. Bunun değeri başka. Bir fikrin hayata geçmesi konusunda öncüyseniz verdiğiniz emeğin size dönüşü olumlu oluyor. İlk olduğu için elbette zorluklar yaşadım. Google’a yazmayı bilemediğiniz bir iş yapıyorsunuz. Düşünsenize; yaratıcılığın, aklın en ucuna gidip, onları teknolojinin en ucunda birbirine bağlamaya çalıyorsunuz. Bu kapsamda Arşiv Rüyası projesinin hem İstanbul’da olması hem ilk yapay zekâ projesi olması hem de bir kütüphane olan SALT’ın arşivini içermesi benim için çok özeldi. Arşiv koleksiyonlarındaki 1 milyon 700 bini aşkın belgenin her birini, özelliklerine göre makine zekâsıyla sınıflayan algoritmalarla bir medya enstalasyonunda görselleştirdim. Bu projede 40 binden fazla insanın aklına ve kalbine dokunabilmek inanılmazdı. Üstelik bu insanlar araştıran, soru soran ve sorgulayan bir kitle içerinden geliyordu. İşte o zaman yaptığım projelerin başarılı olduğunu ve kıymet gördüğünü anladım. Bu da bana çok önemli bir motivasyon kaynağı oldu. Doğduğum, büyüdüğüm topraklarda tanınmak ve buradaki insanların alkışını almak benim için çok önemli. Kültürüme dönüşüm, birikimimin sevilmesi ve saygı görmesi bana mutluluk veriyor. Türkiye’de yaptığım projelere tepkiler çok güzel ve bir derinlik hissediyorum. Yeniliğe açık, pozitif insanların çok fazla olduğunu görüyorum. Bunun etkisiyle çok iyi anlaşıldı yaptıklarım. Bu nedenledir ki, projelerimin önemli bir kısmını İstanbul’da gerçekleştirdik; Arşiv Rüyası, Eriyen Hatıralar… Özellikle 2018 yılında yaptığım “Eriyen Hatıralar” sergisinden sonra çok değerli geri dönüşler aldım.

Big datayı kullanmak, insanla makine arasındaki ilişkiyi daha sıcak hale getirmek hatta birbirine âşık etmek sizin projelerinizin aşamaları aslında. Bunu detaylandırır mısınız? Refik Anadol sanatının bileşenleri nelerdir?
Ben bir sanatçıyım ve benim için veri bir pigment. Benim için fırça bir algoritma. Bu ilişkiyi kurduğunuzda zihinler farklı işlemeye başlıyor. Bundan yedi yıl önce Mimar Alper Derinboğaz’la birlikte Taksim’den Tünel’e kadar eşzamanlı kaydedilen İstiklal Caddesi’nin sesini görsel bir şölenle birleştirerek Beyoğlu’nda bulunan Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin duvarını yansıtmıştık. Bu enstalasyon kendi alanında bir ilkti. Büyük bir caddenin ses bilgisini alıp üç boyutlu bir veri heykeline dönüştürmüştük. Aslında hikâyemiz biraz da böyle başladı. Bundan önce veriyle ilişkim vardı ama nasıl kullanacağımı bilmiyordum. Bu projeyle insanlar fikri anladı. İkinci yüksek lisansımı yaparken bu alanın öncüsü olan insanlarla tanışma ve çalışma imkânım oldu. Bu, fikri daha da derinleştirmemi sağladı. Bu noktada en çok zaman harcadığım şey, verinin içindeki şiirselliği nasıl yakalayabileceğime dairdi. Bunu yakalamak için de tüm algoritmalara tutkuyla bağlandım. Bir satırlık kodla, bir dağ yaratabiliyorsunuz. Bunlar beni çok etkiledi ve daha sonra zaten yapay zekâ ile karşılaştım; her şey değişti. Çünkü makinanın aklına fırçayı batırıp istediğim şeyi boyayabiliyor, makinaya rüyalar gördürüp o algoritmaları kurabiliyorum.

Son dönemde çok kıymetli projelere imza attınız. Bu bağlamda çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Dünyanın ilk çok-duyusal Metaverse projesi Dataland’ı hayata geçirdik. Dataland son nörobilimsel deneyleri ve sanal olarak geliştirilmiş fiziksel gerçekliği bir araya getiriyor; veri ve yapay zeka estetiğinde bir dönüm noktasına işaret ediyor. RAS Media Lab’de büyük verileri temsil etmeye yönelik düşünce deneylerinden hareketle, mevcudiyet ve duyum arasındaki ilişkiye yönelik, daha karmaşık disiplinler arası araştırmalara doğru ilerledik. Dataland, stüdyomuz ile dünyanın önde gelen nörobilimcileri, mimarları, yapay zekâ ve bilgisayar grafikleri öncüleri, koku alma ve gerçek zamanlı biyoalgılama teknolojilerinin yanı sıra inovasyon liderleri NVIDIA, Google, Epic Games, L-Acoustics, LG Displays, Epson ve Firmenich arasında çok disiplinli bir iş birliği oldu. Yapay zekâ kullanarak geniş veri kümelerini analiz etmenin nicel ve nitel zorluklarını, Metaverse’de meditatif deneyimler içeren, sürükleyici ve benzeri görülmemiş alanlar tasarlayarak karşıladık ve yepyeni şiirsel algoritmalar icat ettik. Dünyada bir ilke imza attığımız Alkazar Rüyası – Yapay Zekâ Sinema projemiz Hope Alkazar’da Nike’ın katkılarıyla sanatseverlere ücretsiz sunduk. İnanılmaz bir ilgiyle karşılandık. 150 Türk sinema filmini yapay zekâ algoritmaları ile kullanarak bir hayal yarattık. Aynı zamanda 20 kanal projeksiyon ve 28 kanal ses ile geleceğin sinemasını ortaya koyduk. Yine dünyanın ilk sivil yolculu uzay uçuşu olan Inspiration4 misyonundan elde edilen verileri kullanarak hazırladığımız sınırlı sayıda NFT koleksiyonumuz İnsanlık İçin Önemli Bir Hatıra’yı hazırladık. Koleksiyon, uzay araştırmaları tarihindeki bu önemli anı blok zincirine taşımanın yanı sıra, Dünya’daki kritik sağlık sorunlarının çözülmesine yardımcı olmak için anlamlı bir amaca katkıda bulunuyor. Tüm NFT satışlarının yüzde 30’u St Jude Çocuk Araştırma Hastanesi’ne bağışlanıyor. Bir başka projemiz olan Doğa Rüyası; San Francisco Amerika Birleşik Devletleri’nin 3 boyutlu ilk Yapay Zekâ Veri Heykeli! Bu veri heykeli aynı zamanda stüdyomuzun 2014 yılında tasarladığı kalıcı ilk kamusal alanda sanat projesi oldu. Stüdyomuzun yeni dijital kişisel sergisi Unsupervised; bir makinenin zihninden MoMA’yı sanatseverle paylaştık. Feral File ve MoMA ile iş birliği içinde, dünyanın en büyük modern sanat müzelerinden birinin benzersiz koleksiyonunun herkese açık meta verileriyle özgün bir yapay zekâ modeli eğittik. MoMA’daki modern ve çağdaş sanatın makine belleğindeki “halüsinasyonlarını” yakalayan yeni sanat eserleri sergiledik ve her eseri NFT olarak koleksiyonerlere sunduk.

Makine Halüsinasyonları çalışmalarınızı da aktarır mısınız?
Stüdyomuzun teknik ve estetik alanında öncü sanat projelerinden Makine Halüsinasyonları: Mercan, Aorist ve faenaart iş birliğiyle Art Basel Miami 2021 kapsamında sergilendi. 40 ft x 40ft boyutlarındaki yapay zeka veri heykelini günümüzün önemli çevre sorunlarından biri olan iklim değişikliğinin mercan ölümleri üzerindeki etkisine dikkat çekmek amacıyla 1 milyon 742 bin 772 mercan görüntüsüne dayanarak oluşturduk. Makine halüsinasyonları: Uzay’a ait Yapay Zekâ Veri Heykel koleksiyonu tamamladık. Yapay zekâ ile veri resim serimizden; Makine Halüsinasyonları – ISS Dünya ile ISS Teleskopu’nun dünyamıza ait fotoğraf hatıralarından bir çalışma hayata geçirdik. Sotheby’s ile işbirliği içinde oluşturduğumuz Makine Halüsinasyonları: Uzay – Metaverse NFT Koleksiyonu da bizi çok heyecanlandırdı. Sanal ve artırılmış gerçekliğin hayatımızla daha çok noktadan kesiştiği metaverse seviyesinde vücuda gelen bu koleksiyon, bize “uzay hafızaları ve rüyaları” üzerine yürüttüğümüz üç yıllık araştırmamızın sanatsal sonuçlarını blok zincirine koyma fırsatı verdi. Koleksiyonu oluşturan sekiz benzersiz çalışma, tamamen izleyiciyi sarmalayan ilk NFT eserini, üçü sonsuza kadar gerçek zamanlı veri pigmentasyonu üreten altı benzersiz AI veri resmini ve robotik teknoloji ile üretilmiş eşsiz bir AI veri heykelini kapsıyor.

Bitkilerle ilgili projelere de imza attınız. Bahseder misiniz?
Dünyanın ilk yapay zekâ ile yaratılmış çoklu duyu mimari heykelini sergiledik. 70 milyon adet bitki fotoğrafı ve yapay zekâ tarafından anlık üretilen koku ile deneyimlenen eserimizi Milan şehrinin kalbinde herkes ile başarıyla buluşturduk! Yine Bulgari iş birliği ile doğadaki farklı bitki örtülerinin sonsuz değişimlerini temsil eden Metamorfoz: Flora adlı özel bir Yapay Zekâ Veri Heykeli eseri yarattık. Metamorfoz, yani başkalaşım, doğadaki bir formun ya da yapının çarpıcı bir şekilde değişiklik geçirmesidir. Bu terim benim gibi makine zekâsı ile çalışan bir sanatçı için gerçekten çok ilham verici, çünkü makine-zihni doğanın renklerini, desenlerini ve şekillerini alıp onları yeni biçimlerde yeniden üretme kapasitesine sahip. Bu proje için yapay zekâ tarafından oluşturulmuş koku kullanarak çoklu-duyu tasarımında öncü bir deneyim tasarladık.