Pandeminin binlerce yıllık tarihi

Yaklaşık üç yıl öncesine kadar daha çok bilim kurgu ya da gerilim filmlerinin öznesiydi, sonra hayatımızın parçası oldu. Aslında pandemi çok yeni bir kavram değildi. Sadece biz yeni tanıdık ama bakın geçmişte ne derin izler bırakmış… ​

Başlıkta pandemiyi kullandık ama pandemi, epidemi gibi kavramlar bilimsel literatürde kapsadıkları alana ve insan sayısına göre sınıflandırılıyor. Epidemi, bir coğrafyada meydana gelen ve nüfusun yüksek bir oranını etkileyen salgın hastalıklara deniyor. Pandemi ise bir kıta veya dünya yüzeyinde çok geniş bir alana yayılan, etkisini büyük ölçüde hissettiren salgın hastalıklar şeklinde ifade ediliyor. Burada çok kilit bir ayrım var. Bir salgın hastalığın pandemiye dönüşmesi bundan birkaç yüzyıl öncesine kadar çok mümkün değildi. Ne zaman ki, çeşitli nedenlerle coğrafi hareketlilik hız kazandı, o zaman hastalık yayılımı da çok geniş alanları içine alabildi. Şöyle düşünelim, ulaşım imkânlarının çok kısıtlı olduğu tarih dönemlerinde ortaya çıkan bir hastalığın salgına dönüşmesi ancak o köy ya da kasabayla sınırlıydı. Üstelik şehirleşme bugünkü gibi yoğun olmadığından hastalık belirli bir nüfusu etkileyip ortadan kayboluyordu. Şimdi ise birkaç saat içerisinde kıta değiştirebiliyor, kendimizle birlikte varsa hastalıklarımızı bir ülkeden bir diğerine taşıyoruz. İşte pandeminin bu denli hızlı yayılması ve çaresiz kalınması bu hareket hızına bağlıydı.

ANTİK MISIR’DAN BUGÜNE PANDEMI ATLASI
Toplumun büyük kısmında etkili olan salgın hastalıkların bilinen ilk örneklerine Antik Mısır’da rastlıyoruz. Bu tesadüf değil çünkü insanların bir arada, yoğun şekilde yaşamaya başladığı ve tarihsel kayıtlar tutulan dönem Antik Mısır’a uzanıyor. Nil nehri boyunca sivrisineklerin, çekirgelerin ve bazı parazitlerin neden olduğu hastalıklar, Mısır medeniyetini uzunca bir süre etkilemiş. Bazı kadim kitaplarda ve o dönemden kalan arkeolojik yazıtlarda salgın hastalıklarla ilgili bölümlere rastlamak mümkün. Erken hanedanlık döneminden itibaren yaşanan salgınlar, dini bir takım inanışların gelişmesinde etkili olmuş.

ROMA İMPARATORLUĞU’NUN KORKULU RÜYASI: ANTONINUS VEBASI
Tarih dönemleri içerisinde pandemiyle benzeşen özellikler taşıyan ve kayıt altına alınan ilk salgın hastalık MS 165-180 yıllarını kapsayan Antoninus Vebası. Yaklaşık 15 yıl içerisinde 5 milyondan fazla insanın yaşamını yitirmesine neden olan hastalığın Yakın Doğu’daki seferlerden Roma İmparatorluğu’na dönen askerler tarafından getirildiği düşünülüyor. O dönem çoğu hastalık tanımlanmamış olduğundan bugünkü verilerle hastalığın suçiçeği ya da kızamık olduğu düşünülüyor.

İKI ASIRLIK SALGIN: JÜSTINYEN VEBASI
Ayasofya’nın henüz tamamlandığı, İmparator Jüstinyen’in hüküm sürdüğü 541 yılında İstanbul büyük bir çekim merkezi haline gelmişti. Ancak tam da o tarihlerde Mısır, Filistin, Suriye ve Anadolu’yu etkisi altına alan bir salgın hastalık, nihayetinde İstanbul’a kadar uzandı. Tarihin o döneminde bilinen en büyük karantina uygulamalarından biri hayata geçirildi ancak özellikle fareler hastalığın yayılmasında öncü rolü üstlendi. Bu yeni türeyen hastalık yaklaşık 150 yıl boyunca 50 milyona yakın insanın hayatını kaybetmesine neden oldu.

KARANLIK ÇAĞIN KARANLIK HASTALIĞI: KARA ÖLÜM
Jüstinyen Vebası’ndan yaklaşık 600 yüzyıl sonra insanlık tarihinin en büyük pandemisi Avrupa’da ortaya çıktı. 1347-1351 yılları arasında Avrupa’da zirveye ulaşan salgın, dünya tarihini değiştirecek düzeyde etkiliydi. Kötü yaşam koşulları, hijyen eksikliği, temiz suya erişimin zorlaşması, süregelen savaşlar, kıtlık ve bazı kaynaklara göre kedilerin topluca katledilmesi gibi nedenlerle uzun bir süre insanlığı etkisi altına aldı. Kökeni, kemirgen hayvanlar üzerinde yaşayan parazitlerdi. Veba, 14. yüzyılda 475 milyon olan dünya nüfusunu 350-375 milyona düşürdü. Salgında en çok karşılaşılan Bubonik veba, kasıkta ve koltuk altında yani lenf bezlerinde ağır bir şişliğe sebep oluyordu ve siyah renginden dolayı Kara Ölüm adını almıştı.

İSPANYOL GRİBİ
Kara vebadan sonra 16. Yüzyılda Yeni Dünya Çiçek Hastalığı 56 milyon, İtalya vebası (1629-1631) 1 milyon, Çin’de ortaya çıkan ‘Üçüncü Veba’ (1885) 12 milyon, ABD’de ortaya çıkan Saruhumma (1800’ler) 150 bin, Rus Gribi (1890) 1 milyon insanın ölümüne yol açtı. 1918 yılında ise tam da Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarında İspanya dışında, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi Avrupa ülkelerini de içine alan İspanyol gribi pandemisi ortaya çıktı. 1918 ve 1919 yılları arasında dünya nüfusunun yaklaşık olarak 3’te 1’ini etkiledi.

YAKIN TARİH PANDEMİLERİ
Dünya İspanyol Gribini atlattıktan sonra pandemiler sona ermedi. Bazıları bugün de devam eden HIV/AIDS, Domuz Gribi, SARS, Ebola gibi salgınlar insanlık tarihine yön vermeye devam ediyor. Ancak özellikle son dönemde görülen pandemilerde doğanın tahrip edilmesi, iklim değişikliği ve genelde insanlarla yan yana gelmeyen bazı yabani türlerle temasın artması, yeni salgınların ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor.