KEŞFET

Köklerden geleceğe Baksı Müzesi

SANATIN NASIL BİR GÜCE SAHİP OLDUĞUNU, GÜNCEL SORUNLAR ÜZERİNDE BİLE NE TÜR ETKİLER YARATABİLECEĞİNİ ANLATMAK İÇİN SAYFALAR DOLUSU YAZMAK GEREKEBİLİR. ANCAK BUNU YAPMANIN BAŞKA YOLLARI DA VAR. TIPKI BAKSI MÜZESİ GİBİ…

O meşhur soru vardır ya; nerelisin hemşerim? İstanbul sokaklarında kısa bir yürüyüşe çıkıp da sorsanız, İstanbulluyum diyene rastlamak pek mümkün olmaz. Aksine 81 ilin, 957 ilçenin ve binlerce köyün adını duyarsınız yanıtlarda. Yarım asırlık göçün şekillendirdiği bir silüet İstanbul, oysa geride bırakılan zenginlikler, öyküler, değerler… Ne oldu onlara, hâlâ oradalar mı Yemeğimiz, türkülerimiz, mimarimiz, geleneklerimiz duruyor mu? Yoksa başkalaşıp zamanın kalın delikli kalburunda kayıp mı oldular? Tıpkı asırlık bir çınar gibi insanoğlunu da yaşama bağlayan şey kökleridir. Köklerimizden beslenip, onlarla yürüyoruz geleceğe. O bağ bir kere kesildi mi, denizin üstüne kopup düşen bir yaprak misali ne rota kalır önümüzde, ne amaç, ne de anılar…

Köklerine tutunmayı başarmış insanların izinde bir geziye çıkalım bu sayımızda. Hem gezi sayfalarımızın hakkını verelim hem de gezerken düşünmenin, düşünürken zenginleşmenin hazzını yaşayalım. Orada, bir köy var uzakta; Bayburt’un eski adıyla Baksı, yeni adıyla Bayraktar köyü. O köy bizim köyümüz, o köy Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın köyü. Anadolu’nun kültürel hazinesinin fışkırdığı yörelerden biriymiş burası da zamanında. Sonra “televizyon girmiş, bireysellik hâkim olmuş” topraklarına. Neredeyse iki komşunun bile iki laf edemediği bir yer haline gelmiş. Tıpkı diğer köylerimiz, ilçelerimiz ve şehirlerimi gibi; ta ki Hüsamettin Koçan, köklerinin hayalini yeniden kurmaya başlayıncaya dek… Bugün Baksı’da Koçan’ın hayallerini maddeye dönüştüren harika bir müze var; Baksı Müzesi.

“Yol biter ama hayaller bitmez”
Hüsamettin Koçan’ın, hayatımın projesi dediği ve “sanat insanın ayağına gitmeli” anlayışının bir yansıması olan Baksı Müzesi’nin hikâyesini kendisinden dinleyelim önce. Sonrasında müzenin bize sunduğu zenginliklere daha yakından şahitlik edeceğiz. “1984 yılında babam vefat ettiğinde, cenazesini köye götürdüm. Babam gurbetçiydi, kendi toprağında kalmak istiyordu. Bizim için zahmetli olacak diye bunu açık açık söylememişti ama ben hissetmiştim. Gittiğimizde gördüm ki, benim doğduğum köy çok değişmiş. Köyde eskiden bir konak vardı. Konağın 40 yatağı olurdu, her öğün yemek pişerdi. İnsanlar yemek yemeden önce cami meydanına gider, tanrı misafiri var mı diye bakar, varsa ona sahip çıkarlardı. Bir baktım ki artık konak yok. Herkes küçük evler yapmış, içine de bir televizyon koymuş, aileler içine kapanmışlar. Kimse kimseyle görüşmüyor. Hâlbuki yaşlılar akşam yemekten sonra konağa giderdi eskiden. Âşıklar gelir, atışırlar, masallar anlatılır, tel helvası çekilirdi. Orası bir kültür, bir iletişim ortamıydı. Bu ortadan kalkıp herkes televizyon karşısına oturunca, köyde bile iletişim ortamı ortadan kalkmış. “Bu kötü bir şey” dedim ve kütüphanesi olan modern bir konak yapabilir miyiz diye düşünmeye başladım. İnsanlar gurbete gitmesinler, burada doğsunlar, burada doysunlar ve yaşasınlar diye düşündüm. Geleneğimiz ve hayallerimiz birlikte olmalı. Ben Baksı’da ikisini bir araya getirdim. En avangart yapıtla, bizim köylünün tası beraber. O bölgeden göçmek isteyenler vardı, şimdi oraya gitmek isteyenler var. Baksı Müzesi yolun bittiği bir tepenin üstünde. Bu şu anlama da geliyor: Yol biter ama hayaller bitmez. İnsanın coşkusu, yapma arzusu bitmez. O yüzden Baksı benim açımdan çok gururlandırıcı bir iştir.”

Anadolu’nun ortasında bir kültür vahası
Müzenin hayalini kuran ve onu gerçeğe dönüştüren Hüsamettin Koçan’ın altını çizdiği gibi Baksı Müzesi, yolun bittiği ama düşlerin başladığı bir noktada bulunuyor. Doğu Karadeniz’de, Bayburt’un 45 kilometre dışında, Çoruh Vadisi’ne bakan bir tepenin üzerinde kurulu olan müze, bugünkü adıyla Bayraktar Köyü’nde yükseliyor ve çağdaş sanatla geleneksel el sanatlarına aynı çatı altında yan yana, iç içe ev sahipliği yapıyor. Sergi salonları, depo müze, atölyeler, konferans salonu, kütüphane ve konukevi ile 40 dönümlük bir araziye yayılan Baksı Müzesi’nin ana binası, 2010 yılında zorlu bir serüvenin sonunda, devletten hiçbir maddi yardım almadan tamamlandı ve 2010 yılı Temmuz ayında açıldı. 2012 yılında ise müzenin yeni sergi salonu olan Depo Müze sanatseverlerle buluştu. Baksı, Bayraktar Köyü’nün eski adı. Kırgız Türkçesi’nde “şaman” anlamına geliyor. Halk arasında yakın zamana kadar sürdürülen bazı alışkanlıklar, köyün uzak geçmişte şaman geleneğinden beslendiğini düşündürüyor. Müze için Baksı isminin seçilmesi, şaman sözcüğünün, şifacı, yardımcı, koruyucu gibi anlamlarının, müzenin misyonlarıyla örtüşmesinden kaynaklanıyor. Hüsamettin Koçan’ın ülkemize armağan ettiği müzede şu bölümler bulunuyor:
SERGİLEME SALONU: 1.500 metrekarelik bu alanda, Şahmaran, Köroğlu, Eshab-ı Kehf temalı halk resmi örnekleri, camaltı ve işleme koleksiyonu, yazı resimleri, şifa tasları, âlemleri taş baskılar, çömlek ve seramikler, ehramlar müzenin geleneksel el sanatlarını temsil ediyorlar.
BAYBURT EVİ: Özgün bir Bayburt evinin yerel mimari unsurlarını yansıtan birim etnografik eşyaları bünyesinde barındırıyor.
KONFERANS MERKEZİ: Seminer, konferans, panel ve gösterilere ev sahipliği yapan 150 koltuk kapasiteli salonda el sanatlarının yanı sıra ziraat, hayvancılık, sağlık konularında da eğitici programlar düzenleniyor.
ATÖLYELER: Sürekli üretime yönelik dokuma ve seramik atölyeleri yıl boyunca yerel halka hizmet veriyor, kaybolan el sanatlarını yeniden kazandırmayı amaçlıyor. Yaz aylarında konuk sanatçıların gözetiminde çağdaş sanat atölyeleri de gerçekleşiyor. KÜTÜPHANE: Bu birimde, binlerce sanat yayını, halk bilimi ile ilgili yayınlar yer alıyor.
KONUK EVİ: Aynı anda 30 kişinin konaklayabileceği ayrı bir birim… Araştırmacılar, eğitimciler, sergi düzenleyicileri ve davetli sanatçılar için tasarlanmış.

Avrupa’nın ve Anadolu’nun kültür mirasına unutulmayacak bir dokunuş
Avrupa kültürünün zenginliğini yansıtan müzelerin başarısını ödüllendirmeyi ve yaratıcı modelleri desteklemeyi amaçlayan “Avrupa Konseyi Müze Ödülü”, 2014 yılında Baksı Müzesi’ne verildi. Baksı Müzesi, Avrupa Parlamenterler Meclisi tarafından verilen “2014 Yılı Avrupa Konseyi Müze Ödülü”nü, 22 ülkeden katılan 37 müzeyi geride bırakarak kazandı. Ödülün simgesi olan Joan Miro’nun bronz heykelciği 2015 yılı boyunca müzede sergilendi. Ödül jürisi tarafından “kültürel etkileşim noktası” olarak tanımlanan Müze’nin seçim sürecinde pek çok kriter değerlendirildi. Müze’nin ödülü kazanmasında, geleneksel kültürleri
güncel hayat tarzları ile birleştiren konsepti, güncel ve geleneksel sanatı aynı mekânda buluşturan kültürel haklar konusundaki hassasiyeti, kültürel demokrasiyi tanıtması ve geniş bir kitlenin kültür-sanata erişimini sağlaması, önemli rol oynadı. Baksı Müzesi’nin ödülü kazanma gerekçesi, jüri tarafından, “Baksı Müzesi, içeriğinden konumuna, kuruluşundan yönetimine sıradışı ve öncü kimliği, kültür ve sanat alanına sunduğu önerileri ile bize önemli bir örnek sunuyor. Sanat ve tasarımı Doğu Anadolu kırsalına götürmesi, diğer yandan yerel ekonomiye verdiği destekle yerel kültürün yaygınlaşması konusundaki çalışmaları bir yüreklilik örneği oluşturuyor” şeklinde açıklanmıştı. Geçtiğimiz Ağustos ayı içerisinde de Baksı

Kat ettiğiniz her kilometreye değer
Bayburt, Karadeniz Bölgesi’ni Doğu Anadolu’ya bağlayan tarihi İpek Yolu üzerinde bulunuyor. Gümüşhane ile Erzurum arasında konumlanan Bayburt’a ulaşım çoğunlukla karayoluyla sağlanıyor. Ancak Erzurum ve Trabzon havalimanları da Türkiye’nin dört bir yanından Bayburt’a ulaşımı kolaylaştırıyor. Bayburt, Erzurum havalimanına 1,5 saat, Trabzon Havalimanı’na 2,5 saat mesafede yer alıyor. Baksı Müzesi, “Yaylalarda, dağlarda, köylerde dolaşıp bütün Karadeniz’i turlayalım” düşüncesine kapılarak bir sonraki yılın tatil planını yapan herkesin mutlaka güzergâhına eklemesi gereken bir çekim merkezi. Bu nedenle tam Trabzon’dan Rize’ye doğru hareket etmeye hazırlanırken istikametinizi güneye doğru yaklaşık iki buçuk saat uzatmanız halinde varacağınız köyün tepesinde bir noktada. İki buçuk saat, müzenin yaratacağı hissiyatı düşünürseniz, atmosferi ve hikâyesiyle kesinlikle göze almanız gereken bir süre.