Hava yastığı hayat kurtarır ama nasıl?

Otomobillerde kullanılan hava yastığı (Airbag) teknolojisi son derece basit bir sisteme dayansa da bu yararlı icat sayesinde her yıl binlerce insan trafik kazalarında hayata tutunuyor. Fizik, kimya, biyoloji ve teknolojinin ortaklaşa çalışması, modern otomobilleri daha güvenli hale getiriyor.

Türkiye İstatistik Kurumu Karayolu Trafik Kaza İstatistiklerine göre ülkemizde her yıl 1 milyonun üzerinde trafik kazası meydana geliyor. Yıllara göre değişkenlik göstermekle birlikte bu kazaların yüzde 12-15 civarı ölümlü kaza olarak kayıtlara geçiyor. İşe yalnızca istatiksel olarak baktığımızda çok sarsıcı gelmeyebilir ancak hayatını kaybeden veya yaralananlar arasında ailenizden, çevrenizden insanlar bulunabileceğini düşündüğünüzde verilerin ürkütücü yönü daha iyi anlaşılıyor. Trafik kazalarını önlemenin en basit ve etkili yolu kurallara harfiyen uymak. Önce bunun altını çizelim. Bugün kullandığımız araçların büyük çoğunluğu bir takım sürüş destek ve güvenlik teknolojilerini barındırıyor. Bu güvenlik teknolojileri arasında yer alan emniyet kemeri ve hava yastığı, trafik kazalarında en çok hayat kurtaran iki yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Emniyet kemerinin önemini önceki sayılarımızda paylaşmıştık. Bu defa ise hava yastığı teknolojisinden ve son 30 yıldır nasıl sayısız insanın hayatını kurtardığından bahsedeceğiz.

Ne kadar hızlı giderseniz o kadar “hızlı” durursunuz

Hava yastığının nasıl çalıştığını ve nasıl hayat kurtardığını anlamanın yolu temel fizik bilgisinden geçiyor. Aslında bu temel fizik kuralına yani ‘momentuma’ trafikte geçirdiğimiz her an şahitlik edebiliyoruz. Örneğin trafikte ilerlerken bir aracın aniden önünüze çıktığını ve olası bir kazayı engellemek için sertçe frene bastığınızı düşünün. Frene bastığınız ilk andan itibaren vücudunuzun hızınızla orantılı şekilde öne doğru hareket ettiğini hissedeceksiniz. Bunun nedeni momentumdur. Düşük hızlarda ve emniyet kemeri takılıyken görece çok sert hissedilmez. Emniyet kemeri bu hareketin yavaşlatılmasını ve sonlandırılmasını sağlar. Momentum, kütlenin hızla çarpılmasıyla elde edilir. Araç seyir halindeyken herhangi bir nedenle aniden durduğunda içindeki kütle yani sürücü ve varsa yolcu hızla orantılı olarak hareketine devam edecektir. Emniyet kemeri takılıysa, emniyet kemeri hızı yavaşlatıp hareketi durduruncaya veya değilse, kütle yani sürücü aracın herhangi bir noktasına çarpıp, duruncaya kadar hareket devam eder. Sürücülere veya yolculara zarar veren asıl şey, hareketin ne hızla ve nasıl sonlandığıdır. Burada birinci koruyucu faktör, emniyet kemeri olarak ortaya çıkarken son 30 yıldır ölümlü kazaları yüzde 30 azaltan ikinci faktör ise hava yastığıdır. Hava yastığı, çarpma hızını sönümleyerek durma süresini – saniyelerle de olsa – uzatır. Böylece maruz kalınan çarpma kuvveti önemli ölçüde azalır. Söz konusu saniyeler hayati öneme sahip olduğundan hava yastığını hayat kurtaran bir icat olarak nitelendirilir. Ama tekrar hatırlatmakta fayda var; hiçbir güvenlik önlemi, yüzde 100 koruma sağlamaz. Esas olan kurallara ve sürüş gerekliliklerine sonuna kadar riayet etmek ve fizik dinamiklerini karşımıza değil yanımıza almaktır.

Emniyet kemeri, sürücü ve yolcuların belirli bir mesafede sabit kalmalarını sağlar, hava yastıkları ise hareketi yavaşlatarak yaralanmaların önüne geçer. Kaza sırasında emniyet kemerinin takılı olmadığı durumlarda hava yastığı görevini yeterince yerine getirmeyeceği gibi yaralanmalara da neden olabilir. Ayrıca sürüş güvenliğini sağlamanın ilk ve en önemli koşulunun belirlenen kurallara uymak, her zaman tedbirli bir sürüş tarzını benimsemek olduğu unutulmamalı.

Hava yastıklarının anatomisi

Temel dileğimiz hava yastıklarının açıldığı anı hiç deneyimlememektir. Yalnızca bir genel kültür bilgisi olarak bilelim ve arkasında barındırdığı riskleri hiç unutmayalım! Diğer icatlarda olduğu gibi hava yastığının da adım adım bir gelişim süreci var. Aslında otomobiller ortaya çıktıktan sonra hem yolcuyu hem de yayaları korumak için tasarlanmış öncül denemeleri 20. Yüzyılın başlarında görüyoruz. Devam eden süreçte ve dünyaya hâkim olan savaş iklimiyle havacılık endüstrisinin hava yastıklarını verimli hale getirmek üzere denemeler yaptığı biliniyor. Günümüzdeki formu ise 80’li yıllardan itibaren otomotiv sektöründe kullanılmaya başlıyor.  Modern otomobillerde donanım özelliklerine göre başta direksiyon olmak üzere aracın çeşitli noktalarında hava yastıkları konumlandırılıyor. Kaza anında çarpmanın şiddetine göre ortaya çıkıyor ve darbeyi olabildiğince azaltıyor. Şişen beyaz bölüm yani yastık, inflatör ve sensör olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Sistemin nasıl çalıştığına gelirsek; çarpışma anında hava yastığı sensörü bu bilgiyi alıyor ve çarpışma üreticinin önceden belirlemiş olduğu değerin üzerindeyse – yaklaşık olarak saatte 20-25 kilometre- inflatöre iletiyor. İnflatör, içerisinde bulunan Sodyum Azit ve Potasyum Nitratı tepkimeye sokarak yaklaşık 60 litre Nitrojen gazı ortaya çıkmasını sağlıyor. Gaz, içine hapsolduğu hava yastığını 30-40 milisaniye içerisinde şişirerek sürücülerin ve yolcuların maruz kaldığı çarpma kuvvetini sönümlüyor. Basit ancak son derece işlevsel olan bu sistem birçok hayatın kurtarılmasını sağlıyor.

Bir kaza anında işin içine birçok fiziksel değişken girdiğinden hava yastığının görevini gerektiği şekilde yerine getirebilmesi için sürüş esnasında şu maddelere mutlaka dikkat etmek gerekiyor:

  • Sürücü koltuğu dik konumda olmalıdır.
  • Sürücü direksiyona çok yakın veya uzak oturmamalıdır.  İdeal mesafe 25 santimetreden az olmamalıdır.
  • Direksiyonu tutarken 9.15 kuralı uygulanmalıdır.
  • Emniyet kemeri mutlaka doğru bir şekilde takılı olmalı ve kısa mesafelerde dahi kullanılmalıdır.
  • Ön koltuğa kesinlikle bebek ve çocuk oturmamalıdır.
  • Koltuk başlıkları baş ile aynı hizada olmalıdır.