Pandemi sürecinde çalışanların kişisel verilerinin korunması
Avukat, Ara Bulucu Bahar Sür
Covid-19 virüsü, tüm dünyayı hızla etkisi altına aldı ve insan sağlığını tehdit ediyor. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization Director / WHO) tarafından 11 Mart 2020 tarihinde “Pandemi” olarak kabul edilmiştir (1). Kısa süre içinde ölüm gibi ağır sonuçlar doğuran Covid-19 virüsü sadece insan sağlığını tehdit etmekle kalmamış, dünyada birçok tedbirin alınmasına yol açarak ekonomiyi de olumsuz etkilemiştir. Alınan önlemler birçok yerde kişisel sağlık verilerinin toplanmasını, işlenmesini, bu verilerin ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına hızla aktarılmasını da gerektiriyor. Hatta salgının küresel boyutlarda olması nedeniyle bu veriler kimi zaman sadece ilgili kurum ve kuruluşlarla değil aynı zamanda kamuoyu ile dahi paylaşılıyor. Bu kapsamda, her ne kadar kamu sağlığının gerektirdiği bir durumun zaruri sonucu olsa da içinde bulunulan durum kişisel verilerin korunmasına yönelik birçok soru işaretini beraberinde getiriyor. Bu bağlamda konunun işverenin tabii olduğu bilgilendirme yükümlülüğünün, 6698 Sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri karşısındaki sınırlarını ayrıca değerlendirmek gerekiyor.
Bir işçinin Covid-19 virüsüne yakalandığını gösteren veriler kişisel sağlık verisidir
6698 Sayılı Kanun’un 3’üncü maddesine göre kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgidir. Dolayısıyla kişinin adı, soyadı, doğum yeri, doğum tarihi, kimlik numarası, fotoğrafı, telefon numarası, sağlık bilgileri, el ve avuç izi gibi verileri kanun kapsamında koruma altına alınması gereken kişisel verilerdir. Kanunun tanımından da anlaşılacağı üzere sadece gerçek bir kişinin kimliğini ortaya koyan veriler değil, doğrudan veya dolaylı olan kimliği belirlenebilir kılan veriler de kanun kapsamında korunması gereken kişisel verilerdendir. Kanunun 6’ncı maddesinde özel olarak sayılmış olan ve genel nitelikteki kişisel verilerden daha hassas olup özel olarak korunması gereken “özel nitelikli kişisel veriler” önemlidir. Bu veriler kanunda sınırlı sayıda olmak üzere özel olarak sayılmış olup örnek mahiyetinde değildir, bu bakımdan genişletilmesi de mümkün değildir. Kişinin sağlık verilerinin de içinde bulunduğu bu “özel nitelikli kişisel verilerin” işlenme, aktarılma şartları AB ülkelerindeki düzenlemelere paralel olarak ülkemizdeki mevzuat hükümlerinde de özel olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre özel nitelikli kişisel veriler ancak kişinin açık rızasının varlığı halinde veya kanunda sınırlı olarak sayılan hallerde işlenebilir.
Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde kural kişinin açık rızasının varlığıdır (KVKK. m.6/2). Kanunda öngörülen hallerde işlenebilmesi ise istisnadır. Öte yandan kanunda özel nitelikli kişisel veriler arasında da bir ayırım yapılmasına ihtiyaç duyulmuş; sağlık ve cinsel hayata ilişkin veriler niteliği itibariyle kişinin hak ve menfaatleri açısından daha hassas olduklarından bu verilerin işlenme şartları sadece kişinin açık rızasının var olmasına bağlanmıştır (KVKK m.6/3). Dolayısıyla, kişinin sağlık ve cinsel hayatına ilişkin verilerinin işlenebilmesi sadece açık rızasının varlığı halinde mümkün olabiliyor. Ancak sağlık ve cinsel hayata ilişkin veriler; eğer kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi gerektiriyorsa sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın da işlenebilir (6698 Sk. md.6/3). Dikkat edileceği üzere sağlık verilerinin işveren tarafından işlenmesi sadece açık rıza halinde mümkün kılınmışken, rıza olmadan sadece sır saklama yükümlülüğü altında olan işyeri hekimleri tarafından işlenebilecektir. Konunun içinde bulunduğumuz Covid-19 küresel salgını açısından incelenmesinde belirtmek gerekir ki; kişisel sağlık verisi, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek bir kişinin fiziki ve psikolojik sağlığına yönelik her türlü veri olarak ifade edildiğine göre; bu hususta belirtilerin takip edilmesi açısından kişilerden alınan verilerin niteliğinin belirlenmesi önem arz ediyor. Örneğin ateş, yaş, tansiyon/ nabız gibi veriler, kişisel sağlık verisi olup bu verilerin işveren tarafından işlenmesi kanun hükmü gereği ancak ve ancak kişinin açık rızasına bağlı olacaktır. Her ne kadar sır saklama yükümlülüğü altında bulunan işyeri hekimleri tarafından açık rıza olmadan işlenebiliyorsa da bu, kişisel sağlık verilerinin işveren nezdinde de tutulabileceği şeklinde yorumlanamaz. Bu nedenle uygulama ve işverenlerin diğer kanunlardaki yükümlülükleri açısından bakıldığında;
- Sağlık verisinin işlenmesi için açık rıza vermeyen işçinin iş sözleşmesi feshedilebilir mi?
- Açık rıza geri alındığında ne olacak?
- Açık rıza olmadan çalışanların kişisel sağlık verisini veri kayıt sistemine işleyemeyecek olan işveren iş sağlığı ve güvenliğine yönelik tedbirlerini nasıl alıp uygulayabilecek? Bu husus önemlidir; açık rıza olmadan sır saklama yükümlülüğü altında olan işyeri hekimi tarafından alınan kişisel sağlık verisi üzerinden hangi tedbirlerin uygulanacağına karar verme mercii işveren olduğuna göre bu verinin mutlaka işverene ulaşmak üzere ilgili birimlere aktarılması söz konusu oluyor. Verinin sır saklama yükümlüsü tarafından kanunun bir gereği olarak alınması ve buradan işverene aktarılmasıyla verinin niteliği değişmediğine göre durum içinden çıkılamaz bir hale geliyor. Üstelik mevcut yasal düzenlemelerimize göre her işyerinde işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu dahi bulunmuyor; olsa dahi işyeri hekimlerinin işyerinde bulunması gereken süre işyerinin tehlike sınıfına göre değişiyor.
Bu ve benzer soru ve sorunsallar gösteriyor ki uygulamada 6698 Sayılı Kanundaki düzenlemenin özellikle kişisel sağlık verilerinin işveren nezdinde işlenebilmesinde birçok çelişkiye neden oluyor. Nitekim konu iş hukuku öğretisi tarafından da ayrıca tartışılıyor; Covid-19 salgını kapsamında süreç uygulamada tecrübe edildiğinde, 6698 Sayılı Kanun ve ikincil mevzuatta öngörülen düzenlemelerin işçi-işveren arasındaki ilişkinin doğurduğu zorunlu ihtiyaçlar karşısında yetersiz kaldığı yönünden eleştiriliyor(2).
İşveren bir çalışanın Covid-19 virüsü taşıdığını diğer çalışanlara bildirebilir mi?
6331 sayılı Kanunda belirlenmiş olan yükümlülüklerin yerine getirilmesinde işverenin uyması gereken bazı ilkeler bulunuyor. Tüm bu tedbirlerin belirlenebilmesi ve takip edilmesi için öncelikle işyerlerinde risk değerlendirme çalışmalarının zamanında ve eksiksiz yapılması, çalışanların görüşlerinin alınması, gerekli uzman personelin istihdam edilmesi, çalışanların işyerindeki tehlikeler konusunda bilgilendirilmesi, eğitilmesi ve böylece iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yerleştirilmesi gerekiyor. O halde işyerinde herhangi bir çalışanın Covid-19 virüs salgını kapsamında belirtiler gösteriyor olması halinde, işyerinde böylesi bir salgın riskinin bulunduğu ve fakat süreçle ilgili gerekli tedbirlerin alındığı bilgisinin verilmesi de işverenin çalışanlarına karşı iş sağlığı ve güvenliğine yönelik sorumluluğu altındadır. Dolayısıyla, işveren işyerinde çalışanlardan herhangi birinin Covid-19 virüs salgınına yakalanması halinde durumu tüm çalışanlara bildirmelidir. Ne var ki Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun 27.03.2020 tarihli kamuoyu duyurusunda da açıklandığı üzere bu bilgilendirmede iş sağlığı ve güvenliğine yönelik yükümlülükler kapsamındaki amacın aşılmaması, çalışanların kişisel verilerinin ifşa edilmemesi önemlidir. Buna göre; işveren tarafından işyerinde görülen salgın hastalık riskine yönelik yapılması gereken bilgilendirmede çalışanların isim – soy isimlerine yer verilmemesine, bu çalışanların ifşa olmasına neden olacak herhangi bir uygulama ve programdan kaçınılmasına, ayrımcılık yapılmamasına dikkat edilmelidir.
Kurul tarafından örnek olarak gösterilen bilgilendirme metni şu şekildedir; “…Genel Müdürlük binamızın 5’inci katında çalışan bir arkadaşımızın Covid-19 testinin pozitif çıktığını bildirmek isteriz. Testi pozitif çıkan arkadaşımızın binada bulunduğu tarihler dikkate alınarak, arkadaşımızla temasta bulunan kişiler tespit edilerek kendilerini durum hakkında bilgilendireceğiz…”(3). Görüleceği üzere işyerinde çalışanlara Covid-19 virüs tehlikesine yönelik yapılacak olan duyuruda tehlikenin varlığına ve gerekli önlemlerin alındığına (4) yönelik genel bir vaka bilgilendirmesi yer alıyor olmalıdır.
1 https://www.who.int/dg/speeches/detail/who-director-general-s-opening-remarks-at-the-media-briefing-on-covid-19—11-march-2020.
2 Murat Volkan Dülger, “Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi Sorunu ve Covid-19 Üzerine Değerlendirme -”KVKK Hükümlerinin İş İlişkileri Kapsamında Değerlendirilmesi”ne Katkı”. Çevrimiçi: https://www.academia.edu/, Erişim Tarihi: 23.04.2020; Mesut S. Çekin, “Rahmetlinin Hayatını Kurtaramadık Ama En Azından Kişisel Sağlık Verilerini Koruduk!!! Covid-19 Pandemisi Karşısında Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesine Dair KVKK Hükümlerinin İş İlişkileri Kapsamında Değerlendirilmesi”. Çevrimiçi: https://blog.lexpera.com.tr, Erişim Tarihi: 23.04.2020.
3 Detaylı bilgi için bkz. https://www.kvkk.gov.tr/Icerik/6721/KAMUOYU-DUYURUSU-Covid-19-ile-Mucadele-Surecinde-Kisisel-Verilerin-Korunmasi-Kanunu-Kapsaminda-Bilinmesi-Gerekenler-.
4 İlgili kişinin yetkililere bildirildiği, raporlu/izinli olup gerekli tedavisinin başlatıldığı, bu süreçte bulunduğu yerlerin dezenfekte edilip irtibat halinde bulunduğu kişilerin de gerekli sağlık kontrolüne yönlendirildiği gibi.